nickime ilham kaynağı olmuş efsane bir karakterin hayata yabancılaşmasını anlatan camus romanı. albert camus' un okuduğum ilk ve tek kitabıdır. bir kez orta sonda bir kez de lise sonda okudum bu eseri. işin edebi yönünden bahsetmeye gerek bile yok. camus inanılmaz bir üslupla, inanılmaz cümleler üretmiş. bunları anlatmak mümkün değil zaten, okumak gerek.
beni asıl vuran o karakterin vurdumduymazlığı oldu. bizim arasıra yaptığımız gibi cool görünmek amacıyla umursamaz bir tavır takınmıyor meursault; düşünmediği hissetmediği için de bu kadar vurdumduymaz olmuyor. aksine fazlasıyla düşünüyor karakterimiz ve her şeyin boş olduğu, ölümün olduğu yerde her şeyin anlamsız olduğu fikrine düşünerek varıyor ve baştan kabulleniyor her şeyi. kaybedenler kulübünde geçen ''ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir'' sözünün haklılığını kabul edip hiçbir şeyi önemsemiyor, dahası kaçınılmaz son olduğundan dolayı ölümü de önemsemiyor meursault.