orhan veli için

entry1 galeri
    ?.
  1. melih cevdet anday'ın 17.11.1995 yılında cumhuriyet gazetesinde yer alan yazısıdır.

    --spoiler--
    orhan veli kanık öleli kırk beş yıl olmuş. nasıl olur! inanasım gelmiyor. demek beş yıl sonra onun için "geçen yüzyılda yaşadı" diyecekler. oysa benim için "geçen yüzyıl" on dokuzuncu yüzyıldır, hep öyle kalacak. ben yirmi birinci yüzyıla girmek isteyemem. orhan veli, rakısına çok değer verirdi; nazım hikmet için açlık grevine girdiğimiz günlerde, avare avare dolaşırken bana demişti ki, "rakı yok, meze yok, dolaş babam dolaş". bir gün de oktay rifat, çok içtiği için orhan veli'yi uyaracak olmuş, "böyle içersen, sonra kadınla yatamazsın" demiş; orhan da elindeki kadehi göstererek, "ya bu daha güzelse?" diye yanıtlamış onu. orhan veli bir şiirinde "ölünce biz de iyi adam oluruz" demişti, (ağlamak geliyor içimden), iyi adamdı oysa. anlamıyor değilim, ölüleri, iyi olsun kötü olsun, hayırla anma geleneğini şakaya almaktı niyeti böyle söylerken. ama şundan içim rahat ki, yaşarken sevildi, hayranlık gördü, övüldü. ama oralı olmadı, hiç övünmeğe girmedi. orhan veli çok duyguluydu, ama duygusal görünmekten hoşlanmazdı. bütün arkadaşlığımız süresince ondan aldığım başlıca izlenim budur: kendini ele vermemek ve işi şakaya vurmak. bütün zengin ruhlar böyledir; şaka, bu zenginlikten övünmemenin başlıca umarlarından biridir. bu söylediklerimi, onun şiiri de kanıtlıyor bize. demek istiyorum ki, orhan veli'nin şiirine bu açıdan bakmak bize aydınlık getirecektir. büyük fransız şairi paul valery, hiçbir şiirinde kendini vermediğini, yalnız "deniz mezarlığı"nda kendini biraz kaçırdığını söylemişti. orhan veli ise, kendini biraz kaçırdığı şiirlerinde bile işi alaya vurur. orhan veli, şiirlerinin arkasına gizlenir. orhan veli'nin çoğu şiirinde kendi konuşmayıp başkalarını konuşturması bunun göstergesidir. gerçekten de, bu büyük şairimiz, çeşitli halk kesimlerinden seçtiği kişileri, kendi ağızları, kendi deyimleri ve kendi deyişleriyle konuşturur şiirlerinde; ya da kendisi onların ağızlarından konuşur. şu şiirine bakalım : alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden. tabakam senin yadigarın. içki elin kanda olsa gel diyor telgrafın. seni nasıl unuturum ben vesikalı yarim. orhan veli'nin alnında bıçak yarası yoktu, tabakası da, vesikalı yari de. onun, bir elinde cımbız, bir elinde ayna umurumda mı dünya! dizeleri ise bir mahalle kızının ruh durumunu yansıtır; şurası önemli ki, o kızı küçümsemeden, dahası bize sevdirerek. nereye gelmek istiyorum, orhan veli dramatik bir şairdir. şimdi okurlarım beni bağışlasınlar, "dramatik" sözcüğü ile ne demek istediğimi anlatmaya girişeyim. şiirin üç türü vardır: epik şiir, dramatik şiir, lirik şiir. bunlardan ilki için en büyük örnek homeros'tur. homeros, şiirlerinde hem kendi konuşur hem de kahramanlarını konuşturur. o iki destan da böyle yazılmıştır. dramatik şiir ise, şairin konuşmadığı, sadece kişilerini konuşturduğu şiir türüdür. tiyatro bu demektir. büyük şair sofokles'i buna örnek verelim. lirik şiir ise, şairin kendi konuştuğu, duygularını, düşlerini anlattığı şiirdir. bunun antik çağdaki temsilcisi safo'dur. orhan veli, bu üç türden daha çok ikinci türde değerlendirilecek bir şairdir. öyle ki lirik olduğunu sandığımız (gerçekte öyle olduğu) şiirlerinde bile yalan söylemekten hoşlanır. "ben böyle mi olacaktım" adlı şiirini, aşık olduğu günlerde yazmıştı. ama o şiirindeki, çok sevdiğim salatayı bile aramaz mı olacaktım dizeleri düpedüz yalandır. çünkü orhan veli salatayı hiç sevmezdi, yemezdi. görüyor musunuz, burada da kendini saklıyor. orhan veli, bizim şiirimizin eşi bulunmaz dramatik şairidir. onu homeros'la değil, safo ile değil, sofokles'le ölçelim. orhan veli klasik bir şairdi.
    --spoiler--
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük