masaya oturdu
bir bardak su koydu bardağına
ne yazacağını bulamamıştı daha
düşünüyordu
belki düşünecekti sabaha kadar
"kalbimdeki kırık camlar"
diye başladı şiire
"bir aynadan geriye kalanlar
şimdi kimse yoksa kim var?
nerede beni anlayanlar?"
bitmişti ilk mısra sonunda
yorulmuştu daha en başında
nasıl bitecekti bu şiir bilemedi
nasıl biterdi gerçekten
bir son düşünmeliydi
ama şimdi şiiri bitirmeliydi
"konuştuğumuz zamanlar
benim için en mutlu anlar"
devamı nasıl olacaktı nasıl bilsin bu kağıtlar
kalemler, bu masa, lamba ve yalnızlık
yalnızlığın karanlığında ve bir mum ışığında
yazmaya devame etti
"senin gittiğin o diyarlar
benim cehennemimdir yar"
"senin için mi çektim bunca şeyi?
senin için mi geldim bu kadar mesafeyi
benim için de değişikti sevilmemek belki
kimin içindi bu karşılıksız sevgi?"
yazıyordu
durmadan, sürekli düşlüyordu hayalindeki şiiri
bazen tıkanıyordu bir, mola veriyordu
şiirinde tekrarlayan kelimeleri kullandığını farketti
düzeltemiyordu bu özelliğini
"yalnızlığın soğukluğu çöktü üstüme
sen gittiğinden beri bu şehre düşmanım
senin gittiğin yerlere zaten düşmanım
ben bu dünyadan bıkmışım farkına vardım"
şöyle bir baktı kağıdına
ortaya berbat bir şey çıkmıştı ama,
olsun varsın bu da böyle bir şiiriydi..
""kalbimdeki kırık camlar
bir aynadan geriye kalanlar
şimdi kimse yoksa kim var?
nerede beni anlayanlar?
konuştuğumuz zamanlar
benim için en mutlu anlar
senin gittiğin o diyarlar
benim cehennemimdir yar
senin için mi çektim bunca şeyi?
senin için mi geldim bu kadar mesafeyi
benim için de değişikti sevilmemek belki
kimin içindi bu karşılıksız sevgi?
yalnızlığın soğukluğu çöktü üstüme
sen gittiğinden beri bu şehre düşmanım
senin gittiğin yerlere zaten düşmanım
ben bu dünyadan bıkmışım farkına vardım""