takım elbisesinin içinde viskisini yudumlayıp, sardığı sigaraları elinden düşürmeyen jilet gibi küstah bogart ı tamamen farklı bir şekilde, adeta insanlıktan çıkmış saç-sakal karışık ve karakter izleği de tamamen değişik olan bu filmde izlemek oldukça ilginç bir deneyim. nitekim huston bu işi 51 de afrika ormanlarına kadar vardıracak, the maltese falcon da çizdiği alıştığımız sam spade tipinden farklı cevherler çıkarmaya uğraşacaktı.
huston un film noir izleğinden ayrılıp dış mekan-geniş plan çekimlere yer verdiği sierra madre, alt yapısı itibariyle western öğeleri içerse de (haydutlarla çatışma, altın bulup zengin olma umuduyla yola çıkan cahil taşralılar, bir garip indians, haydutların infazları vb.)
tüm filmin karakterini oluşturan psikolojik metamorfoz filmi diğer tür yapımlarından ayırıyor.
konusu basitçe yaptıkları işlerden para kazanamayan ve gelecekle ilgili bir ümidi olmayan iki arkadaşın yanlarına bu işlerde tecrübeli bir ihtiyarı(ki bu kişi aynı zamanda yönetmenin babası olan walter huston olup bu filmle ödülleri elma gibi toplamıştır.) alarak altın aramak için dağlara çıkmaları ve altını bulduktan sonraki karakter değişimleri ve kaybetmeleri üzerine kurulu. her ne kadar tim holt un performansı hayranlık uyandıracak derecede başarılı olsa da huston un ilk göz ağrısı olan bogart (dobbs) bu filmde de diğerlerinden altere olup farklı bir yere taşınıyor. zira diğer iki karakter benliklerini tam olarak kaybetmezken dobbs adeta insanlıktan çıkarak hırsının kurbanı oluyor
altının (ve eşdeğeri hayatın tabi) bulunması ile daha önceki işlerinde kazık yiyen dobbs yavaş yavaş karakter değiştirmeye başlar. filmin başlarında arkadaşının masraflarını çekecek kadar yüce gönüllü görünen kabuğu zenginlik hışmıyla kırılır ve dobbs u paranoyaklığın, ve dahi deliliğin sınırına getirir. curtin ve howard karakterleri ( biri yapısal olarak, diğeri yaş ve tecrübe olarak) sağduyularını korurken, dobbs şahsi dengesini kaybedip yang e doğru kayıyor ve kendi katastrofik sonunu hazırlıyor. açıkçası bogart ın o şehirli küstah halinden sonra bu denli farklı bir anti-kahraman (aslında o da değil ya) çizmesi ve özellikle histeri sahnelerini bu denli başarılı oynaması günümüz metot oyuncuları için örnek olmalı.
filmin başındaki sam in 3 kez para aldığı ve yüzüne değil ellerine baktığını söylediği beyazlar içindeki zengin amerikalı profili (ki bu da john huston ın ta kendisidir.) filmdeki güzel metaforlardan. sierra madre de beyaz teni , beyaz kıyafetleri ve ağzındaki purosu ile zengin emperyal beyaz ırkı temsil eden bu karakter, en sonunda sam den sıkılarak bundan sonra benim yardımım olmadan karnını doyuracaksın der. medeniyetin yüz çevirdiği sam in tüm insanlığını sıyırıp atacağı ve en sonunda cesediyle birlikte son medeniyet kırıntısı olan botlarını bile kaybedeceği yolculuğa ilk adımı işte böyle olur. tabi burada o tarihlerde kendi geçmişi ile hesaplaşmasını daha sığ düzeyde tutabilen overlook tandanslı amerikan ideolojik yapısına ufak bir övgü mazhar edilse de, filmin alt metinsel taslağının çıkış noktası olarak başarılı olduğu es geçilmemeli
dobbs ın, hayatını kurtaran adamın hayatını ve sonra kendi hayatını almasına kadar sürecek olan bu patetik öyküde kilidin çözüldüğü cody nin cebinden çıkan mektup sahnesi aynı amaç uğruna savaşan üç adamın dramatik yapılarını ayırtlar. evine dönmesini bekleyen karısının içindeki gerçek hazinelere vurgu yaptığı duygusal mektuba ihtiyar ihtiyatlı yaklaşırken, curtin in nerdeyse ağlayacak kadar duygulanması, dobbs ın ise ona bir çukur kazalım diyecek kadar minnetten arınmış olması karakterlerin analiz özeti gibi. ki filmin sonunda curtin, cody nin eşinin yanına giderken, ihtiyar istediği huzur ve itibara kavuşuyor, her türlü kötü niteliğin vücuda getirildiği dobbs ise dal taban ölüyor; yin yang e tekrar eriyor. dağdan türlü pislik ile kirletilerek alınan altın dağa geri dönerken, katilin mexican indians tarafından, hırsızların otorite tarafından cezalandırılması ve birinin doğal yaşama, birinin de o saf mektubun sahibine gidişi ile tüm hikaye aklanıyor. biraz iyimser bir son aslında, kötümser görünse de.
---olası spoiler ibaresi bitti---
48 yapımı bu huston filmi döneminin western, gangster ya da taşra filmlerinden farklı yapısı ile sinema tarihinde özgün bir yere sahip. bogart ın nevroz anları için bile izlenebilecek 120 dakikalık eser