allen ın yine girift ilişkiler ve ikili çift fonunda kurduğu hafif suç temalı, hafif döneme geçiş filmlerinden.. sinetik eşi keaton ile birlikte yine nevrotik ve sosyal anksiyete sahibi ukalayı çizen allen, ikili ilişkilerdeki heyecanın sönümlenme noktası ile yeni arayışlara giren bireyleri biraz grotesk biçimde sıra dışı bir olay neticesinde ve süresince yeniden tanımlama ve kendi rollerini yeniden konumlandırmaya itiyor.
bilinçli bayağılaştırılmış melodramatik suç izleği yanında, monoton yaşamlarını kırma isteği ile kendi ilişkisi üzerindeki sorunları birbirine karıştırma konusu yatarken; aslında gerçek sorunun kendi uhrevi ve manevi sıkkınlığı ya da tatminsizliğinden kaynaklandığını, her hangi bir maddi değişim ya da uzaklaşma sürecinin bunun bir çözümü olamayacağını, söz konusu sonuçlara hiç bulaşmadan gösterebilmesi allen ın filmdeki yegane başarısı olmalı herhalde.
filmin basit krimipolitik teması üzerinde klasik 4 lü çarpışma, bedensel ihtiras ile karıştırılan manevi hatta sıklıkla salt adrenaline bağımlanan açlık. finaldeki sinema sekansında, alternatif gerçeklik/ayna kırılması imgesi ve yanlış ikilem yanılgısı anlatımı ile; ve dahi bunu güzelce soslayıp izleyiciye hiç de hissettirmeden yedirişiyle bar mitzvah daki kenardan sırıtan çocuk hala allen. elbette bu sahnedeki orson welles klasiği the lady from shanghai ın ünlü lunapark ayna sekansı ile senkronize replik ve anlatımı birleştirip olayın film noir a kaydığı kısmı da melodramatikleştiriyor ve sinematik göndermelerini sürdürüyor, alıştığımız üzere.
filmin sonunda en mutsuz kişilik kendisi olmadığına göre de, rahatlıkla allen sinematografisinin hafif film kısmına tekabül ettiğini söyleyebiliriz