95 sonrası türk sinemasının * en ayrıksı filmi. ayrı yerde duruyor tıpkı yıllar evvel atıf hocanın turnayı gözünden vurduğu aaahh belinda gibi.
çok farklı bir film sinemamıza dair. orjinallik tadı bırakıyor izledikten sonra. hani, rahmetli ahmet uluçay 'ın karpuz kabuğundan gemiler yapmak filmi nasıl özgün ve nitelikliyse bu da fazlasıyla zeka kokuyor. ve birçok filmden farklı anlatımıyla ayrılıyor. mizahi tarafı kendi kendine konuşarak yüzde inanılmaz tebessüm bırakan hali tarzını çok sevdiğim amelie taraflarına kadar uzandırdı beni.
hapşırmalar, derin nefes alıp vermeler, bir soruya farklı binbir sempatik ve sıcak cevap verişler, minimal detayların insan hayatındaki önemini masaya yatırışlar, insanımızdaki türlü türlü korkular reha erdem'le hayat bulmuş beni mahvetmiştir.
hani bazı filmler vardır yaa üzerine çok konuşulmaz inanılmaz tatlıdır bu film de kuşkusuz öyle! hem başyapıt hem de sımsıcak! daha ne olsun?
reha erdem bu filmden sonra çok farklı bir frekansa girip ayrı kulvarda beş vakit'i yapıp kendi diskografisine minimal bir başyapıt daha katarken sonra ruhani kirlilik tandanslı karanlık öyküsü hayat var'ı yapmıştır. çok farklı tellerden çalıp iyi işler kotarmıştır.
--spoiler--
hele hastalığın türü ve derecesiyle övünülen bir sahne vardır ki bir ara yere düşürüyordu beni.
--spoiler--
ne filmdi bee. mutluluğu yakalamak için arada izlemeli üzerine kaşık kaşık nutella götürülmeli. afiyet olsun!
10 üzerinden 8,5!
edit: editler 2'ye ayrılır; manidar olanlar, incir çekirdeğini doldurmayanlar...
unutmadan;
--spoiler--
köpekler bizi içimizde kemik olduğu için mi ısırır neriman teyze?
içimizde kalp olmadığı için ısırır oğlum!
--spoiler--