"sosyalizm, komünizm, marksizm ve leninizm tabirleri, yirminci yüzyılın özellikle de ikinci yarısına damgasını vuran stalinizm garabeti ve sscb vb. ülkelerde görülen 'sosyalizm' deneyimlerinden ötürü büyük yara almış, sosyalizme ilişkin anlayış da baş aşağı çevrilmiştir. ama yıkılan ya da ölen sosyalizm değil, stalinizmdir.
SSCB ile birlikte çöken, Marksizmin tahtına ve haklı itibarına göz diken, bunu temsilcisi olduğu bürokrasinin ve onun diktatörlüğünün bekası adına gasp eden Stalinizmdir ve Stalinizm genel kanının aksine Marksizmin bir kolu, çeşidi ya da karikatürü değil, alenen inkârıdır. Bu gerçekle yüzleşmek istemeyen, SSCB'nin çöküşünü geçiştiren ya da Marksizme aykırı öznel nedenlerle ('Kruşçev revizyonizm yaptı, Brejnev ihanet etti, Gorbaçov sattı' vs.) açıklamaya çalışan bir anlayışın ne geçmişi (yirminci yüzyılı) ne de ufuktaki büyük enternasyonal işçi mücadelelerini anlaması mümkündür.
Marksizmde hak iddia etmenin en temel kıstasları: Toplumu dönüştürecek temel güç olarak işçi sınıfını tanımak; devrimci, komünist bir Enternasyonal partinin gerekliliğini savunmak ve bu uğurda hem teorik hem de pratik düzlemde gerçekten çaba harcamak; bu partinin lafta değil, gerçekten enternasyonalist olması için uğraşmak, yani enternasyonalizmi enternasyonal dayanışma ya da işbirliğine indirgememek; işçi devletini Lenin'in Devlet ve Devrim'de dile getirdiği görüşleri temel alarak kavramak; sosyalizmi Marx ve Lenin'in tarif ettiği şekliyle, sınıfsız, sömürüsüz, devletsiz bir toplum olarak kabul etmek; Bolşevik Devrimini hiç eğip bükmeden savunmak; toplumdaki (başta kadınlara, ezilen uluslara, göçmenlere, eşcinsellere olmak üzere) her türlü ayrımcılığa karşı durmaktır." http://militan.net/?page_id=11