placebo. umut varken mutlu olduğumuzu sanıyoruz. kalbimiz zaman zaman hızla çarpıyor ya sevinçten, yetiyor o bize. deniz hasreti çeken bir mahkumun dünyanın en güzel deniz manzarasına bakan bir hapishanede kalması gibi. o geçilmesi imkansız parmaklıklardan denize bakıyor. mutlu sanıyor kendini. hele bir de meltemle burnuna taşınırsa kokusu denizin... yok ondan mutlusu(!) ah bilmiyor ki hiç ayak parmaklarında hissedemeyecek o serinliğini denizin. böyle işte umut. sonu yokluk. en büyüğünden bir hiç. sanmayın ki ses benzerliği umudun mutluluktan türemiş olmasındandır. arapça değil bu türkçe. kelimeler önlerine ek almaz. bu yüzden hiç bir işe yaramayan bir ilaçtır umut. placebodur.