bedenen ve ruhen diye çeşitlendirebildiğim acılar bütünü. ikisi de şeklen ayrı ama acı olarak eşittir.
gençken daha küçükken aldatılınca kendine acımaz insan, salak gibi hala karşı tarafı haklı görebilecek senaryolar yazar kafasından. ama belli bir şeyleri yaşayınca, hem aldatan hem aldatılan olunca artık aşk yaşaması çok zordur. ta ki yeniden zor da olsa birisine gönlünü kaptırana dek. bu sefer söyler karşı tarafa, "bak ruhen bile aldatırsan hiç olmasın" diye. geniştir artık olmazsa olmasındır, söyler. ve aldığı cevapla birlikte ya büyük bir aşka ya da aldatılırsa daha büyük felakete yelken açar.
benim aldatılmama gibi bir fobim oluştuğu için, evlendikten sonra aldatılırsam o an ki karıma uygulayacağım planlarım var. aynısını ben yaparsam daha beterlerini uygulama hakkı onda da var. bir kere onu elime geçirip bağladıktan sonra en az iki yerinden olmak üzere sol yüzük parmağını kıracağım. hemen öldürerek onu direkt kurtarıcı şeylerle muhatap edemem. hatta hiç öldürmem ki hep o acıyı çeksin. hapse girmeyi göze aldıktan sonra herşeyi yapabilirim. sonra da ruhen aldattıysa başıyla, gözleriyle oyunlar oynarım. bedenen aldattıysa o zaman cümbüş başlar. vajinasına benzin döküp yakmaya kadar gidebilecek seviyede bir şey yaptığının farkında olması gerek aldattığı zaman çünkü. bir de diğer kişiye yapacaklarımı daha sonra yazarım. allah o anları yaşatmasın. amin.*