iki haftada bir çarşamba günlerinde haber sol'da yazan dava adamı. bir tanesini de alıntılayalım hatta.
seni.... che
ünlü şilili şair pablo neruda, anılarında, cheyi son kez, bir gece yarısı, havanada gördüğünü yazıyor. che o günlerde ekonomi ve maliye bakanlığı görevini yürütmektedir. buluşmalarını şöyle anlatıyor: che çizme ve savaş urbaları giymişti. kemerinde tabancalar vardı. giyimi büronun havasına uymuyordu. pek belirli bir arjantinli şivesiyle, açık havada, ovalarda ve iki çobanpüskülü çalısı arasında konuşmaların adamıydı. kısa cümleleri, bir gülümsemeyle sona eriyordu. bakışları, gözlerim ve banka odasının karanlık penceresi arasında gidip geliyordu. kübaya bir kuzey amerika saldırısı olasılığını görüşüyorduk... bolivya dağlarında, en son anına kadar, arka çantasında iki şey taşımış hep. aritmetik defterini ve benim büyük türkü şiir kitabımı... şimdi, o tarihten dört yıl sonra, şiirlerimin ona ölümde arkadaşlık ettiğini düşündükçe titriyorum.
bu satırların yazılışından bir süre sonra ve chenin vuruluşundan altı yıl sonra, şilideki faşist darbe günlerinde, bu kez de neruda yaşamla ölümün kesiştiği noktadan bakıyordu dünyaya. cortazarın değimiyle, bakışları cheninki gibi, teslim olmadan ölenleri anımsatıyordu.
kübalı şair nicolas guillen, kumandan che şiirini, guevaranın vurulduğu haberini aldığında yazmıştı. ekim 1967de: vuruldun fakat / sönmedi yüreklerimizde yaktığın ışık
nicolas guillen, yankısı yüreğine vuran ışıkta parıldayan sözcüklerini, chenin, yaşamla ölümün kesiştiği noktada, yeryüzüne saçtığı kıvılcımlardan toplamıştı: her yerdesin / kızılderililerin bakırdan rüyalarında / dalga dalga isyanında karaderilinin / petrol kuyularındaki, tuzlalardaki ömürde / korkunç çaresizliğinde muz bahçelerinin / kesimhanelere yetiştirilen sürülerin yayıldığı pampada / ve şekerde ve tuzda ve kahvede / öldürüp yok etmek istedilerse de seni / dökülen kanda yaşıyorsun / kumandanımızsın / dostumuz
söylediği her şey gerçekti. aynı gerçeği, fidel castro şu sözlerle niteliyordu:tarihte bir kişinin, bir ismin, bir örneğin, bu kadar kısa bir zamanda ve böylesine güçlü bir tutkuyla evrensel bir nitelik kazanması son derece enderdir. ya da hiç görülmemiştir.
yunanlı şarkıcı, kumandan che guevera diye başlıyordu şarkısına. meksikalı ressam, direniş simgesi olarak chenin ölüme gülümseyişini işliyordu duvara. fransız düşünür sartre,ben bu adamın, yalnızca bir aydın değil, çağımızın en yetkin insanı olduğu kanısındayım diyordu.
filistinli mücahitten perulu gerillaya, kürdistanlı peşmergeden afrikalı özgürlük savaşçısına dek, asturiasın deyimiyle, yeryüzünde kahramanca özveri ruhunun simgesi olmuştu. varlığını, ölümle yaşamın kesiştiği noktaya dek taşımadaki insani hünerinden geliyordu bu. öyle ki, ölüm barajında sönmüyor, kıvılcım olarak tekrar yaşama dönüyordu. üstelik yaşlanmıyordu artık. lorcanın, köpüklerle ışığın öpüşlerini ölümsüz kılan ırmakları; mayakovskinin, inancın örsünde şekil verdiği öfkesi; martinin, çıkarsız halk sevgisiyle büyüttüğü sevinçleri gibi, hep genç kalacak yaşlanmayacaktı. çünkü, politikanın ihtiyatlı gelişme taktikleri ne aldırış etmeyen bir şiir gibi, yaşamını halkın yaşamına kıvılcımlarla yazmıştı. içtenlik, coşku ve cesaretle
kuşkusuz ki, diğer erdemlerinin de yanısıra, chenin varlığına şekil veren erdemleri, sadece bir devrimcinin değil, onuruyla yaşamak isteyen, üretmek ve yaratmak isteyen herkesin taşıması kaçınılmaz olan erdemlerdir. bu duygular yaratan ve üreten insanın bileğitaşlarıdır.
che vurulduğunda, küba devrim konseyi, 8 ekimi kahraman gerilla günü olarak ilan ediyor ve onu ölümsüzleştirmek ve anısını gelecek kuşaklara örnek olarak aktarmak için gerekli olan her şey yapılacaktır kararını alıyordu.
fotoğrafları, direniş simgesi olarak mitinglerde taşınmış, adı baş eğmezliğin simgesi olarak silahlara kazınmış, duygusu halka bağlılığın simgesi olarak şarkılara, şiirlere işlenmiş, anıla geliyor che.
anılmanın başka türleri de var. dallas şapkası yla, teslim olmanın en iğrenç kılıklarına girip yankee emperyalizminin önünde halk düşmanlığı dansı yapanları da anıyor insanlık. anacak. zorbalığın köpürdüğü günlerde, korku ve çıkar hesaplarıyla karanlık mahzenlere saklananları da. dönekleri, teslim olanları, başeğenleri, satılanları da. beş kuruş karşılığında, zorbaya kapıkulu olup, halkına tuzak kuranları da anacak insanlık. köy korucularını, devlet yardakçılarını, ellerine halkın kanı bulaşmış katilleri de. devrimciliği, burjuvazinin güdümünde, içi boş gevezeliğin sınırlarına kilitleyenleri de; faşizmin gerilaya ölüm borusunu öttürenleri de anacak, fakat nefretle.
seni ise che, yeryüzünün kıvılcımlarından topluyor insanlık. şarkılarla, şiirlerle
yürüyorsun
yüreğin, silah ve sözün fırtına ve yediveren gülleri
yürüyorsun, yarıçıplak göğsünü gere gere
durmak yok senin sözlüğünde
selam sana guevara.