yazıma başlamadan önce belirtmek istediğim bir husus var, bu yazıyı yazmamın sebebi ileride bu üniversitemsiyi yazmayı düşünen liseli kardeşlerimi uyarmaktır, hani olur da tercihlerden önce burayı okursanız lütfen dediklerime kulak verin. ben ettim, siz etmeyin...
evet, sırf istanbul'da tercümanlık okuyayım diye seçmiştim bu üniversiteyi. ayazağa'nın ortamını gördüğümde biraz şaşırsam da, kayıttaki yardımsever ablanın da katkısıyla ısınmıştım bu yeni okuluma. ayrıca, kafamdaki özel okul profiliyle pek de bağdaşmıyordu açıkçası; özel okuldaki öğrencilerle ilgili lisede duyduğum efsanelerin bir uydurma olduğunu da gördüm. çok iyi arkadaşlıklar edindim, burslu olmam sorun değil bir ayrıcalık oldu hep. bir de çalışarak okul parasını ödeyenler varmış, gördüm ve takdir ettim. boş, tek kitap okumamış, siyaset hakkında zerre bir şey bilmeyen, dış görünüşe aşırı önem veren tipler de çok var ama dediğim gibi iyi arkadaşlıklar kurmak da mümkün. tabi bu sadece bana denk gelmiş de olabilir, arkadaş sıkıntısından okulu bırakanlar da gördüm. şans meselesi diyebiliriz sanırsam.
gelelim okulun fiziksel özelliklerine ve pahallılığına. dışarıdan güzel görünse de, pek bir şey yok okulun içerisinde. öyle yok çimlere uzanayım, yok gitar söyleyeyim triplerindeyseniz kesinlikle uzak durun bu okuldan. tek bir yeşil alan bulamazsınız bu okulda, açık havada spor yapmayı falan da beklemeyin. okulun içerisinde spor salonu vardır, ama oraya gidene kadar illallah ettirirler adama. bazen de kendi kafalarına göre vermezler top falan elbiselerini getirmene rağmen. barnie's ve simit sarayı var okulun içerisinde, simit sarayı hadi neyse de barnie's denen mekanın fiyatları çok uçuk. okulun kırtasiyesi ise gerçekten çok pahallı. tek bir sayfayı yirmi beş kuruşa çektirirler abilerimiz, okulun dışındaki nokta kırtasiye'nin hemen hemen iki katıdır fotokopi fiyatları. kantinde bir öğün yemek sekiz lira, ve burslulara ayrıcalık falan da yok bu konuda. ayazağa meydanında yiyebilirsiniz yemeklerinizi, pahalı değil en azından. ha unutmadan, yanında ayazağa deresi olmasından dolayı da senede en az iki defa su basar okulu, alışın bu tür şeylere.
öğrencilerin eğitim durumu malesef çok vahim bu üniversitede. tercümanlık bölümünü okuyup, üçüncü sınıfa gelmiş birçok sınıf arkadaşım daha temel grammar konularını bilmiyor. boğaziçi üniversitesi'nin hazırlığından geçmiş herhangi bir kişi bizim sınıftakileri rahatlıkla ezer geçer diyebiliyorum. çan eğrisi olması sebebiyle çok rahat geçersiniz dersleri, ama amacınız ders geçmek değil bir şeyler öğrenmekse ne yazık ki hayal kırıklığına uğrayacaksınız benim gibi. şu an on beşten fazla hocanın dersine girdim, yalnıza dört tane hocadan verim alabildim. gerisi tam bir fiyasko. ortalama bir anadolu lisesinden mezun oldum ve lisedeki öğretmenlerim burdaki birçok öğretmenden daha birikimli öğretmenlerdi. yds'de dört, kpds'de dokuz yanlış yapmıştım lisede. ve malesef ingilizcem ileriye değil geriye gitti. bir umut olur diye uluslarası ilişkilerden çift anadal yapmaya başladım, ama o bölüm de en az bizim bölüm kadar kötü. bu okula nasıl geldiğini anlayamadığım ensar nişancı'yı ayrı tutuyorum tabi. geçen seneye kadar çift anadal yapan öğrencilere ek burslu süre vermiyorlardı, ama bu sene ek bir sene verdiler sağolsunlar. bizden önce mezun olan, fakat bu nedenden dolayı çift anadalını bitiremeyen kişiler de tanıyorum. umarım iptal etmezler de taklaya gelmem ben de.
velhasıl benim bu üniversiteyi okumayı düşünen liseli kardeşlerim; ya da bu üniversitede okumayı düşünen herkes, lürfen bir daha düşünün. çift anadal yapıyorum, notlarım daha üç ellinin altına hiç inmedi ama tekrar sınava hazırlanıyorum iyi bir üniversitede okumak için. ailevi sebeplerden dolayı bırakamıyorum ama elimde olsa yarın kaydımı alırım o okuldan. bunları gerçekten kendimi övmek için söylemiyorum, durumun ciddiyetini anlamanız için söylüyorum. kaybolan yıllarınıza yazık olur sonra...