klasik ama yanlış bir tanımlama var laiklikle ilgili. dinle devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde bir tanım bu. halbuki dinle devlet işlerini birbirinden ancak yasaklama yöntemiyle ayırabiirsiniz. bu da beraberinde önce laiklik kavramına, sonra laikliği bu şekilde yorumlayanlara, en sonunda da sisteme ve dahi rejime varan bir negatif yaklaşım oluşturur zihinlerde. örnekse, üniversitelerde başörtüsü yıllarca bu yanlış yorum yüzünden yasaklanmıştır. dini ve hatta siyasi simge denmiştir. oysaki bir hristiyan, boynunda haç kolyesiyle derslere girebilmektedir. işin ilginci o da bir siyasi simgedir. zira bazı avrupa ülkelerinde devlet başkanları yemin ederken, yemin töreninde rahipler de bulunurlar. biz de imam bulunsa kıyamet kopar, adım gibi eminim. işte tam bu noktada, laikliğin gerçek anlamı kendini gösteriyor. laiklik, temelde devletin ve kurumlarının tüm dinlere eşit mesafede durması ve dini inançların yaşanmasına özgürlük alanı açmasıdır. buradaki kilit nokta, bir inancın diğer inançlar üzerinde baskı oluşturmamasıdır. devletin bir inancı ön plana çıkarması ne kadar yanlışsa, ortada durma kaygısıyla tümüne ya da özellikle birine karşı yasakçı tavırlar içine girmesi de o derece yanlıştır. artık herşeyiyle vatandaş sıfatına sahip olan bir bireye devlet, örnekse üniversitelerde çok yaşanmış malum sorunla ilgili bırakın yasak koymayı, tavsiyede bile bulunamaz, bulunmamalıdır. zira böyle bir tutum, özgürlüğe açılan kapı olan üniversitelerin ve öğrencilerinin iradelerine ipotek koymaktır. yani en basit tanımıyla, soyut bir zulümdür.
