çok yakın tarih dışında tarihi hiçbirimiz şahsen yaşamadık. bu nedenle tarihi öğrenme yolumuz farklı bakış açılarından olaylara yaklaşabilen muteber kaynakları inceleyerek kendi kanaatlerimizi üretmek olmalıdır. bunu yaparken de tek kaynağı , hele hele birincil kaynak değilse, bire bir sahiplenmekten kaçınmalıyız. hele ki okulda bize böyle okutuldu diyerek hap yapılarak yutturulmuş bilgilere sorgulamaksızın aynen itibar etme konusunda da -en azından idrak edebileceğimiz yaş ve tecrübeye ulaştıktan sonra- dikkatli olmalıyız.
mesela osmanlı beyliği 1299 yılında bağımsız oldu diye biliriz. çünkü okul kitaplarımızda böyle yazar. dolayısıyla sokaktaki adamın bunu böyle bilmesinde şaşılacak bir şey yoktur. benim ulaşabildiğim bilgilere göre bu tarihin kaynağı, 20.yy. başlarında osmanlı tarihçisi efdaleddin bey'in yaptığı bazı incelemelerdir, ki muhakkak adam bunu ciddi araştırmalarla ulaştığı kanaat sonucu ortaya koymuştur. sonra da bu bilgi okul kitaplarına girmiştir. son yıllarda saygın ve birincil kaynaklara en vakıf tarihçilerimizden halil inalcık osmanlı beyliği'nin bağımsız olduğu tarihin 1302 olduğu yönünde bir görüş ileri sürdü, ki bence doğruluğu-yanlışlığı konusunda kesin görüş beyan etmek zor olmakla birlikte saygın ve bilimsel bir iddiadır. gelgelelim sözlükte çok bilmiş bir vatandaş (gerçekten şimdi nickini hatırlamıyorum, hatırlasam da zikretmek gereksiz çünkü yorum şahsına değildir) okul kitaplarında okuduğu 1299 yılını o kadar değişmez gerçek olarak benimsemiş olacak ki, "kimmiş bu halil inalcık, neresinden uyduruyor 1302'yi..." babında zehir zemberek bir entry döşenmişti. velhasıl, okul kitaplarımızda okuduğumuz bilgilere tabii ki itibar edebiliriz, etmeliyiz; ama bunları vazgeçilmez, değişmez gerçeklerden ibaret görüp her türlü tartışmadan münezzeh sanmamalıyız. yoksa iddiamız doğru da olsa, yanlış da olsa, yukarıda örneklediğim yazar arkadaşın tavrı içine düşeriz ve bu da dışarıdan bakınca hiç hoş görünmez.