bir fransız müslüman şarap sevmezmişmiş.
bu ne lan?
sanki diğer müslümanlar şarap seviyor da.
şahsen daha tadına bakmadım.
çünkü yasak. he içen vardır. içiyor ve; "günah ama ne yapalım usta?" diyorsa, onlar da benim kardeşimdir.
eğer "günah değil" derse kafir olur mazallah. ama günahını bilsin, günahkar olur. belki yüce hakk'ın merhametine kavuşur.
neyse konuyu saptırmayalım.
bakın size tefsirin önemini bir kere daha açıklayacağım.
arap edebiyatından zerre anlamayan gavatlar, cennetteki şarabı bizim bildiğimiz "kavaklıdere" ile aynı sanıyorlar.
şarabın kökü; şe,re,be harfleridir.
şerbet kelimesinden gelir.
kitabımız'da geçen şarap, aşk şarabıdır. "aşk şarabı" deyince de hemen şehvet gelmesin aklınıza fesatçılar.
onu içen muhabbet ile dolar.
kevser sarhoşuyum, meyhane değil
hiçbir zevk böylesi şahane değil. Kays gibi Leyla'yı nefsane değil,
Efsane görüştür senden sonrası.
yani allah'a karşı beslenen muhabbet.
muhabbetten hasıl oldu muhammed.
muhammed'siz muhabbet ne hasıl.
mevlana'ya "aşk nedir?" demişler. "yaşa da gör" demiş.
tarifi mümkün değil.
o yüzden buna karşı çıkanlar sonsuza kadar anlamayacaktır bizleri.
bir yonca baki'nin gül destesinden
bir yudum saki'nin sır testisinden
yüce mevlana'nın "gel" bestesinden
feyz alış veriştir, senden sonrası..