allah, biz insanları yeryüne gönderip cenneti ve cehennemi bir imtihan sonucu kılmış ve peygamberleri vasıtasıyla bu imtihandan başarılı olmanın şartlarını ortaya koymuştur. allah, hem bireysel hem de toplumsal anlamda hayatlarımızı nasıl yaşayacağımızı bizlere çok geniş bir hareket alanı bırakarak belirlemiş ve böylece bir bakıma rızasına ve bunun somut hali olan cennete ulaşmanın anahtarını bizlere sunmuştur.
allah'ın yapmamızı ve yapmamamızı emrettiklerine baktığımızda bizlere olan lütfünü daha açık görebiliriz. islami manada meşru daire o kadar geniş ki, dairenin dışına çıkmak tek kelime ile şımarıklıktan başka bişey değildir. insanın mutlu olması, rahat yaşaması, hayatın güzelliklerini sinesinde hissetmesi için islam'ın çizdiği helal alanın içinde kalması yeterli. kendisine verilen muazzam hareket kapasitesine rağmen ısrarla bu meşru çizgiyi aşmak sadece ve sadece huzursuzluk ve mutsuzluk getirir.
bu noktadan hareketle, islam'ın toplumsal barış ve huzur için belirlediği buyruklara baktığımızda, içinde yaşadığımız toplumun dengesizliklerine, çarpıklıklarına, karmaşasına hasılı her türlü bozukluğuna ne kadar kati ve net çözümler getirdiğini ve bunların uygulanabilmesi sonucunda toplumsal anlamda hızlı bir iyileşme sürecini yaşama ihtimalimizin ne kadar yüksek olduğunu çok açık görebiliriz.
kur'an her türlü insani problemlere çare olabilecek kati şifa reçeteleri ile dolu. burada isra suresinin 22 ile 38. ayetleri arasında kalan ayetlere dikkatinizi çekmek istiyorum. bu ayetleri okuduğunuzda bireyin ve toplumun sorunlarının ne kadar açık bir fotoğrafının çekildiğini ve bu duruma karşı ilahi kaynaklı çözümün kapsayıcılığını göreceksiniz: