yanımda öyle sessiz, güzel, dingin, duru uyuyorlarken bir kaç gündür kafamda evirip çevirdiğim, sonunda yazmaya bir yerden başlamaya karar verdiğimdir.
--spoiler--
bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
sevincin ürünüdür insan, nefretin değil
zulmün önünde dimdik tut onurunu
sevginin önünde eğil kızım
--spoiler--
ataol behramoğlu yazmış. babamın bana öğüdü idi ben de kızıma ve oğluma söylüyorum.
ben babamı dinledim, acıdım, incindim, ağladım, yalnız kaldım, mutlu oldum, gülümedim, kahkahalarla güldüm...hayat işte her duyguyu tattım bazılarını aynı anda bünyemde barındırıp, arıza verdirdim kendime, içtim,sarhoş oldum, kustum içimdekileri, bağırdım, çağırdım, slogan attım...
"ben" oldum. ama hayatımda hiç bir zaman şimdiki kadar korkmadım. 2 tane bazen şeytana dönüşen saf canlıdan iyi bir insa yaratmaya çalışmak korkutuyor beni. ya zalim olurlarsa diyorum bazen, ya zalimden yana olurlarsa,
--spoiler--
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk mu karacanın yavrusunu
ya nasıl kıyarız insana
--spoiler--
ya hasan hüseyin'in bu dediklerini anlamaz ve yapmazlarsa...
ilk defa korkuyorum ve geçmiyor bir türlü. 3 yıl önce başladı. sizinle konuşamayan bir canlıyı daha doğrusu nesneyi içgüdüleriniz ile el yordamı ile anlamaya çalışmak, kendinizi onlara katmak, beslemek, sarılmak, öpmeye kıyamamak... sonra hareket etmeye başlamaları ile artan düşüp, çarpma korkularınız(ki yeterince yaşadık çünkü bir de oyuncaklarla birbirlerine vuruyorlar)
ateşli geceler, sabah kadar beklemeler. bazen deliksiz uykular...değişmeyen şey içimdeki korku.
başkalarına emanet etmek zorunda kaldığınızda bilirsiniz ki o da kendini katacak çocuklarınıza...ikilem ama aynı baki korku...
ne zamana kadar korkacağım böyle bilmiyorum. dönüp bakıyorum, öpüyorum ve diyorum ki:
ömrüm boyunca içimde bu korkuyla yaşamama değerler. deniz ve ulaş'a