seher vakti bir telaş var arka bahçemde

entry1 galeri
    1.
  1. anektodal bir şarkı tümcesi. şöyle ki;

    ''bir kaç yıl önce fikret, turan, ben, şarap, bira falan takılıyoruz. hafif çakırkeyifken biri cart diye ortaya sıçtı. ulan pezemenk dedik napıyorsun! ''akşamüstü kaşarlı dürüm yemiştim de hocu, bi de benim mide hassas biliyon mu. şarap sirke etkisi yaptı bırrrb...'' dedi. biz tabi bütün keyif kaçmış. amına koduuumun çocuğu ağzıyla içemiyo rakun penisli cık cık! söyleniyoruz. hayır o gün de zaten canım sıkkın gündüz mahalle bakkalında yazdığım kızı mahallenin bıçkınlarından biriyle keyiflenirken görmüşüm. ses de çıkaramıyoruz kiracıyız boş arsaya falan çeker ipneler. insan götünü tutamaz mı hacı yaa. bizim arkadaşı diyorum haa yoksa kız o kadar da yollu diil yani. tabi o da bu yolun yolcusu da o denli değil. ama kutu fena hacı. kutsal kase vallahi, miss. kızı diyorum haa. yoksa arkadaş zate sıçmış bi de götüne bakçak diilim yani. zaten kemiklidir ameka. bi keyti peri öyle mi?

    neyse ne diyodum lan. işte bu sıçtı biz kızdık tabi, kaç yaşında adamsın tam ‘’ahmet kaya' nın görüşlerini sevmem ama adamdaki ses de yani göz ardı edilemez’’ diye ağır alkol kafası yaşıycaz neettin piçilyus dedik. gitti götünü falan yıkadı. biraz da saman mindere geçmiş. artık onu da ıslak mendil falan yaptı. ama hafif hafif geliyo tabi. bizim de şarap tadımız kaçmış o ara herif bortaçina diye bıraktı çünkü. yatırdık uyudu allahtan diretmedi. biz de biraz daha aydın doğan' ı nası bi anda alıverdiler aşağı, imamın ordusu falan diye çirkinleştikten sonra dedik bu böyle olmaz bi yemek söyleyelim. buzdolabında magnetler felam var. baktım dalyan pide diyor. hemen tuşladım 444 0 dal. şaka lan öyle diil tabi. efendi gibi kodlu modlu numara girdik. herif yataktaymış amk ben evli adamım bu saatte rahatsız edilir mi biz de genç olduk kanınız kaynıyo ama falan dedi. sikerim yapacağınız işi demeye getirdi. onayladım tabi. haklısın abi, he abi dedim. heralde haftada bir pompiği vardı onu piç ettik ama hangi vajinaya hizmet insan magnete cep telefonunu yazar yani.

    neyse ben o ara bi daha etin suyunu sıkıp geleyim dedim. zira diğer ibne serdar ortacın çatal fırlatmasına kadar geyiği pislemişti. işerken de düşünüyorum bu saatte neresi açıktır diye. bi ara biraz paçama geldi ama üre oranım dengeli olduğundan leke bırakmaz diye düşündüm. bi teste gitmiştim hastaneye de orda hemşire karı sölemişti. ''üre oranınız çok dengeli''. ulan ne karıydı be. 27-28 falan ama at gibi. bin seni eskişehire götürsün yani. hoşlandı gibiydi. ben de tabi tarla gibi sürerim onu, amına mekik çektiririm diye fantezi dünyası falan. ama tabi karadeniz turundan sonra zührevi kontrol için geldiğimden çok da hallenemedim. du bakalım bi ara...derken çişim bitti. kafasından hafifçe sıkıp ileri geri ittirerek kanallarımda kala son damlaları da boşalttım. aldım yine telefonu elime. piçin oğlu içeriden hala ''2b arazilerinde büyük rant var. bak görüceksin 2011 de o meseleyi çözerken ihaleyi yine damadına verdiricek, aha yazıyorum'' falan diyodu. nerden samimi olduk götle, sarhoşluğu da hiç çekilmiyor diye düşündüm...

    benim neden doğru düzgün içecek arkadaşım yoktu zaten. biri şarap içerken sıçar, biri yeni selim birahanesinde kanat bekler gibi geyik çevirir. hayır yarın öbür gün bi lüks yere girelim desek rezil olucaz. ar yu disco falan der bu ayılar. alla bilir hiç ön sevişme neyin de bilmiyolardır falan derken başka bi numara buldum. fikret’ ten dürüm ve çiğköfte olur mu lan diyerek onay aldım ve numarayı çevirdim. o an öğrendiğim şeylerden biri de ucuz kırmızı şarap içerken acılı dürüm, ezme gibi kavramlara çok hakim olunamıyormuş. yoksa ben de isterdim ‘’ikisi de metalik tat. o yüzden birlikte tüketilmesi mide özsuyunu yorup sikimsonik metabolik pırtlara yol açar’’ falan demeyi. neyse dedim ustacım iyi akşamlar. chillout dürüm buyrun dedi. dedim usta neyin var? ‘’sorma yeğenim, 3 aydır vajinismustan çekiyorum. etfale yatırdılar, o arada babam acından rahmetli oldu. aşiret tehdit edip duruyo. izimi zor kaybettirdim…neyim olcak orospu çocuğu dürümcü burası. gece gece iş misin ulan!’’ dedi. şaka lan şaka der mi hiç öyle regaib usta. dedi dürüm var. dedim vay. ‘’bize iki acılı, ama çift yapalım ustacım. yeşilliği bol tut elini korkak alıştırma bozuşuruz haa eheheh eheheh’’ dedim. olur dedi. az da ortaya çiğ köfte alalım ama tazeyse bak dedim. yaptıriyim dedi.’’ tamam ustacım 2 de ayran atıver bize artık ezme falan ayarlarsın sen, eski müşteriyiz ehehe heheh’’ dedim. ‘’tamam’’ dedi. kapattım.

    bi an regaib ustanın iç dünyasını düşündüm. nasıl dertler kemiriyordu acaba içini? belki de sıkılmıştı tüm yaşadıklarından. bi insanın hayatının fonunu lavaşla oluşturması zordu, bilirdim. yok lan nerden bilicem diye düşündüm. kendime bu küçük düşünce oyunları yapmam biraz ibnelik belirtisi gibiydi aslında ama hoşuma da gidiyordu. gerçi turan sıçtığında bok kokusundan tahrik olmamıştım. tuvalete taşırken götüne de pek baktığım söylenemezdi. ama ne biliyim, bazen hayat gökkuşağı gibiydi işte. turanda maşallah tam ortasına sıçmıştı gökkuşağının...

    neyse dedim kendi kendime. içeri gideyim de az daha çekeyim şunun bet muhabbetini. sonra yemeği yer yatarız. içeri gittim. fikret cd lerimi karıştırmış, vcd' ye bulduğu bi porno cd takmıştı. üstelik koleksiyonumun en siktirik parçalarından biri olan seksenler vintage pornoyu bulmuştu gerzek. geldiğimi gördü. ''vay babam vay! ulan herif nasıl da kanırttırıyor ha! biz de burda senin sivilceli suratına bakıp elimize patlatalım amk'' dedi. bu cümle beni düşünmeye sürüklemişti. buradaki ilk sorun fazla sivilceli olmamamdı. acaba bu aralar sivilceli bi insan mı olmuştum? daha önemli bi sorun da cümlenin kurulumundaydı. benim suratıma bakıp eline patladığını söylüyordu. ya cümleyi yanlış kurmuştu ya da bana içten içe halleniyordu. alkolün de etkisiyle bunu itiraf ediyor olabilirdi. gerçi bu birinin salonun ortasındaki mindere sıçtığı, derin devlet geyiğine kadar sarılan bu gecede pek uygun düşmezdi. hepsinden öte sikerim lan diye düşündüm. turana bak! bizim göte mi takmış şimdi de dedim kendime.

    ''hacı sen pek bi durgunsun. noldu, kadastroda sorun mu çıktı yine'' dedi. ‘’ya turancım, şimdi hiç bunlarla tadımızı bozmayalım, bak ne güzel iki kadeh bişiy içiyoruz şurda, kendimizi ödüllendirelim zira...'' derken ''offf! anala girdi pezevenk!'' diye kesti sözümü. ''marmarayda çalışıyo heralde ursbuçucuuu hehe'' diye de ekleştirdi. ‘’evet, turancım’’ dedim. allahtan o ara kapı çaldı. ''şunun sesini biraz kıs, gece gece adam birbirlerini mi sikiyo ibneler diycek, mardinli bunlar anlatamazsın'' dedim. ''haha taam başkan taam'' dedi. nedense turan her ibnelik dediğimde gülüyor, keyifleniyordu. bunun bir sanrı, alkolden kaynaklı bir hezeyan olduğunu düşünmeye zorluyordum kendimi ama acaba diyordum. aklıma turanın yanıma gelip, sırtıma vurup ''kankaaaa...senin şu karpuzu çatlatalım artık ha? ahahahahah!'' dediği çirkin kopuk hayaller geliyordu. ''de hadi amnakoyiim'' sesiyle irkildim. dürümcünün kıdemli çırağı kapıda yorulmuştu. ''eksik olmasın haa eheeheu'' deyip gülümsedim. ‘’hepsi tamam abi’’ dedi. neyse dedim kes bakalım cezamızı. 23.80 dedi. vay be diye düşündüm. 23 tamam da 80 ne? eskiden olsa 23 buçuk falan olurdu. batılılaşıyoruz heralde, yakında bi çeyreklik falan diye konuşmaya başlarız allah bilir diye düşündüm. ''abi, ustam bekliyo parayı verecen mi?'' dedi. hay hay dedim. 25 çıkardım. istemeye istemeye paramın üstü olan 1 lira 20 kuruşu çıkartıyordu. 1 lirayı usulca verdi. tam geri kalanı da ağır çekimde dudaklarını büze büze çıkarıyordu ki koluna dokundum. ''o kalsın genç adam, o da senin emeğinin karşılığı, inan bana senin yaptığına saygım var, sen bunu hakettin'' diyerek ufak bi tirat geçtim. yüzüme öylece baktı. dönel merdivenlerden inerken ''manyak uruspu çocugu'' diye fısıldadığını duydum. belli ki ustasıyla sorunlar yaşıyordu.

    içeri geçtim. turan pornoyu duraklatmış tam adamın doggy pozisyonunda kadına ata binere yakın yukarıdan penetre ettiği arkadan çekimde pause olmuştu. yani kadının vajinal bölgesi ile kalçasının bir kısmının yanında adamın kıllı götü, bacakları ve cevvalliği ekranın 4 te 3 ünü kaplıyordu. dürümlerin kağıdını soyarken turan bizi en verimli çağımızda askere aldıklarını, zaten 5 ayın da 15 ayın da uzun olduğunu, devletin milletine eziyet etmeye hakkı olmadığını falanı filanı anlatıyordu. işaret parmağımı dudaklarıma götürüp susturdum onu. dürümleri yemeye başladık. dürümlerin acısı bol, yeşilliği az olmuştu. domates de atsaydı acıyı alırdı dedim. ''ıhhhıh'' gibisinden bir ses çıkradı turan. ‘’seni küçük sevimli domuzcuk’’ diye geçirdim içimden.

    ortada iki büyük sorunumuz vardı. ilki ayranlardan birinin unutulması sebebiyle ayranı paylaşmamızdı. tabi turan hışımla ilk ayranı kapıp pipetlediği için paylaştığımız ayranı mecburen aynı pipetten sevgili gibi içiyorduk. ikinci sorun ise turan için pek fark etmiyor görünse de benim için oldukça ciddiydi. acılı dürüm, ezme ve ortadaki yine acılı çiğ köfteyi yerken gözüm televizyona takılıyordu. dediğim gibi adamın mabadını ve makatını tüm detaylarıyla gösteren bir sahnede kesilmişti. acılı dürümün tadı ağzımda değişiyor gibi hissediyordum fakat bunu belli etmemem gerekiyordu. yoksa turan maazallah beni bir götçü, bir ibine sanabilirdi. gerçi turan' da arada yan gözle tv ye bakıyor gibiydi. ama olası bir suçlamada ağzımda acılı adanayla ''ne var? sen de bakıyorsun hayret bişiy cık cık!'' deme cesaretini gösteremezdim. turan ise tüm bu iç çatışmamdan habersiz çiğköfteleri çöplük gibi midesine gönderiyordu...

    nihayetinde yemeğimiz bitti. tam turan ağzında yarım kalan lokma ile ''yılbaşlarında taksimde yaşanan taciz olaylarının ülkemizin tanıtımı açısından eksi puan olması başlıklı sikko bi muhabbet açacakken onu susturdum. dedim ''turan bak, yedik içtik. ikimizde çakır olduk. hadi gel yatalım artık'' turan bu öneriyi ''tamam hacı da insanın ağzına da laf böyle tıkılmaz ki ama'' diyerek kabul etti. ‘’hah hah’’ diyerek ortamı yumuşattım. zira ne kadar alaya alsam da turan benden daha sarhoştu ve yarı açık gözkapakları olası bi kavgada ertesi gün ‘’kusura bakma hafız kafam beton gibiydi, yoksa ben vurmak ister miyim hiç kardeşime? kusuruma bakma'' diyebilecek kapasitedeydi.

    turan öküzü yatmasından 30 saniye sonra belediye vidanjörü gibi sesler çıkarmaya başlamıştı. ''ah siz erkekler'' diye düşündüm. ''hep büyüklük ve güç taslarsınız. her şeye gücü, yeten maço gösterirsiniz kendinizi. hele bir de içtiğinizde...ama şu haline bak! uyurken işte bir sincap kadar masum ahh'' diye iç geçirdim. sonra iç geçirmemin baya tekerlek gibi olduğunu fark edip toparlandım. sofrayı toplayıp, artıkları çöpe attım. saman minderdeki küçük kahverengi leke duruyordu. ‘’eşşeoğlueşşek, piç!’’ dedim. insan içki masasında sıçar mı? gözüm yine televizyona ilişti. adamın kıçı sanki kararmaya başlamıştı. işin kötüsü yemek boyunca ve sonrasındaki uzun lm içerken hep o görüntü orada olduğundan görsel hafızama kazınmış ve uzun süre çıkmayacakmış gibi duruyordu. tv yi ve vcd' yi kapattım. tüm bu iç çatışmalar ile yatağıma uzandım. fikret arkadaki küçük odada, turan ise yandaki balkonlu odada yatıyordu. onların da böyle içsel kavgaları vardır herhalde dedim. kendi içlerinde anlamlandıramadıkları çıkarımlar oluyordur. sonra fikret' in gecemizin içine çıkarma yapması geldi yine aklıma. suratımı ekşittim. tüm bu karışıklık ve sarhoşluk ile uyumuşum...

    rüyamda bir göl kıyısındaydım. göl hareketsiz, hava kurşuni renkte. yerden bulduğum kaymak taşları gölde sektirmeye çalışıyorum ama bi türlü 4' ü geçemiyorum. tam ‘’alla alla, mallaştım mı lan ben?’’ diye düşünürken omzumda bi el hissettim. ‘’korkma!’’ diyordu bana ama arkamı dönemiyordum. ‘‘peki abi’’ dedim. ‘’her zaman istediğin gibi olmaz’’ dedi. ‘’doğrudur abi’’ dedim. resmen rüyamdaki tırsaklığımdan ötürü büyük lafları onaylayan yavşak edasıyla eziyor, bu dramatik sahnenin ebesini sikiyordum. ‘’domates koysaydım sanki farklı mı olacağıdı’’ dedi. ‘’abi?’’ dedim. ‘’abi yaa!’’ dedi. arkama dönmemle ustayla göz göze gelmemiz bir oldu. ustanın kıllı elleriyle aşkettiği tokat sağ kulağımda patladı. ‘’abi etme!’’ dedim. ‘’gece gece iş mi oluyosun lan!’’ dedi domates falan dedi. ‘’yok abi öyle konuşurken çıkıverdi, önemi yoktu, sizin de işiniz zor be abi mehe hehe’’ dedim. bu girişim onu yumuşatmıştı. birlikte gölün kıyısında oturup güneşin doğuşunu izlemeyi teklif etti. biraz da korkudan kabul ettim. oturduk. 5 dakika sonra koluyla saçını karıştırmaya başladı. 10 dakika sonra ise kolunu omzuma atmıştı. 15 dakika civarında tam bana doğru meyledip dudaklarını büzmüştü ki suda gördüğüm kaymak taşı gösterdim ve ''bu taşı benim için sektirir misin regaib?’’ diye sordum. ‘’ha? tabi tabi’’ dedi. elini omzumdan çekip taşı almak için eğilmesiyle çatalını görmem bir oldu. o anda rüyamda şimşekler çaktı. ben bu çatalı tanıyordum. evdeki vintage porn da gördüğüm kıllı mabad regaib ustada vücud bulmuştu. şaşkınlıkla baktığımı gören regaib beni elimden tutup ayağa kaldırdı. ''bak sana karşı dürüst olmak istiyorum. bizim ilişkimizde yalan olmamalı. sonra hep sıkıntı çekeriz. birbirimize karşı hep dürüst olalım. tamam mı? söz ver bana, üzülmeni istemiyorum'' dedi. bu duygusal girişi yüreğimi dağlamıştı. ''elbette regaibim, ben seninim'' deyip sarıldım. biz kenetlenmişken arkamda bi ıslaklık hissettim. aniden dönmemle çırakla göz göze geldik. ''sen ne arıyorsun burada? saadetimizde gözün mü var zalim adam!'' diye haykırdım. çırak ise sürekli ve sadece ''ustaaa zıhıhıııı...ustaa anlayalım zııhhhhı...'' gibi şeyler söylüyordu. bi anda korktuğum başıma geldi ve bacaklarımı regaib, kollarımı çırak tutmuş kündeye getirmeye çalışırlarken uyandım.

    hava hafif aydınlanmıştı, seher vakti gibiydi. midemin ağrıdığını hissediyordum. acılı adana ve çiğköfteler ağır gelmişti. alt delikte hafif bir basınç vardı. kalkıp tuvalete gitmeye meylettiğimde aklımı kaçıracağım sandım. turan arkama geçmiş, arka bahçemin duvarına yaslanmıştı. demek sorun dürüm değildi. turan arka bahçemi sulamak, ekinlere baş verdirmek istemişti. ‘’misafire hazırlık var sırça köşkümde’’ diye düşündüm. uyuyo numarası yapmaya karar verdim ve ‘’ahh siz erkekler’’ diye içimden geçirdim ve her daim yatağımın altında duran keseri turan' ın genital bölgesine geçirdim. ibnelik de bi yere kadardı...''
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük