ama gelgelelim akp hükümetinin gerek ergenekon´la gerek bilimum başka katakullilerle "gelen emir üzerine" derdi orduyu yıpratmaktı. türk ordusu çok güçlüydü, ordunun gücünü azaltmak gerekiyordu.
hele bazıları günün birinde "sen türkiye türklerindir dersen, başkası da başka şey söyler" şeklinde söylemlerde bulunmuştu . hani bop´un eşbaşkanıydık ya...
bak bi falcılık yapalım. bi ordu en güzel nasıl zayıflatılır?...askeri olmazsa zayıflar. paris´te imzalanan ve bize dayatılan en acı antlaşma olan "sevr antlaşmasının " - sévres paris´in bi semtinin adıdır, istanbul göztepe falan gibi- en can alıcı maddesi neydi?..."ordunun terhis edilmesi"...sonra n´olmuştu?...memleket işgal edilmişti. bizim adamlar kendi silahlarını istanbul´daki "ingiliz depolarından" çalmak zorunda kalmışlardı.
hah sen amerika olsan, kafanda belirli bi plan olsa, ama o planı gerçekleştirmene engel olan, senin askerinin hergün 500 ölü vermesine sebep olacak bi ordu olsa karşında, n´aparsın?...o orduyu dağıtmaya bakarsın, öyle diil mi?...iyi de o ordu "dost" bi devletin ordusu...şimdi n´olcak?..demek ki orduyu "dostça dağıtman" lazım.
işte türk insanını iyi çözmüşler. o 30bin´i "ya çok söylemişiz, kimse ödeyemiyo" diye önce 15´e sonra 10´a, sonra 5´e falan derken, ordu da iki komutan kalır, onlarda karşılıklı "tavla" oynarlar...
sonra anlarsın, b.o.p neymiş..bence bu "uygulamaya geçirilmiş" modern sevr´dir. biliyosun, satranç´ta aynı şeyi binlerce yoldan yaparsın. bu da ona benziyor işte...sen uyu, fatmagül falan seyret. çok güzel olur öyle.
