akşam eve yorgun argın gidiyordum. yol boyunca kitap okumaya çalıştım ama o lanet olası zibidinin son ses dinledi rihanna şarkısına eşlik etmekten aynı sayfayı tekrar tekrar okuyordum.sonunda gelmiştik, trenden indim istanbul un o buz gibi havası yüzümü yaladı atkımı biraz daha yukarı çektim. cebimden çıkardığım sigaramı saydım. bu gün çok içmemişim dedim kendi kendime böyle durumlarda sigarayı bırakmış kadar seviniyorum. iş stresi yüzünden az içtiğim günler çok fazla olmaması bunun nedeni olabilir. evi aradım gelirken almam gereken şeylerin talimatını aldıktan sonra hızlı adamlarla eve yürümeye başladım.
kısa bir süre sonra sıcak marketteydim artık, rafların arasında yürümeye başladım kola, tereyağ, derken abur cubur alayım dedim.işte o anda gözüme ilişti biscolata starz, reklamdaki kas yığını, terli erkekleri düşündüm. kimsenin bana bakmadığı anda hemen sepete bir tane attım. kasiyer kız biscolata nın barkotunu okuturken manasız bir gülümseme ile yüzüme baktı. alay mı ediyordu yoksa. aldığım gıda ürünlerini hızlı hızlı poşete doldurdum.
tekrar evin yoluna koyuldum. yolda bir anda aklıma biscolata reklamı çıktığı zaman yaptığım eleştiriler aklıma geldi yol üzerindeki parkta mola vermeyi düşündüm soğuktu ama olsun hemen kalkacam dedim ve parka yürümeye başladım. karanlık çökmeye başladığından dolayı park boştu bir banka oturdum. biscolata yı poşetten çıkardım. seri bir şekilde kabını açtım. bir tane ağzıma atmamla tükürmem bir oldu.o kas yığını erkeklerin leş gibi teri kokusu vardı üstünde. bir dahada yememeye karar verdim o lanet pisküviti.