bethesda nın yaptığı en iyi oyun. en önemlisi insan resmen kendisini oyunun içine katabiliyor.
lydia ile aramda geçen muhabbet pek bir hoş. bu kızcağız followerımız biliyorsunuz. kendisi bir deri bir kemik, gariban bir kızcağız. o tepedeki soğuk şatoda kalıyor koğuş gibi yerlerde. bir de sadık anlatamam ''long life you thane.'' lafı ağzından eksik olmuyor nur yüzlümün. kıyamadım, ''böyle olmaz! sana ev alacağım!'' dedim hemen. donuma kadar satıp, eşten dostan da bir miktar borç alıp* 5000 altına 2 oda 1 salon ev aldım peşin. daha benim odamda örümcek ağları varken hemen lydiacığımın odasına çanaklar, çömlekler, kuzu çevirmeler, 30 yıllık şaraplar dizdim. beraber katliamlar yaratıyoruz, ama nasıl bir mutluluk var yüzünde anlatamam garibimin. her şey harika giderken warewolf olduğumun sabahı bir uyandım lydia yok. koştum gittim ilk eve odasına baktım orada da yok, yardırdım yukarı şatoya, siyah cübbeli büyücüye sordum ''yok ben bilmem, bana dragonstone getir hede hödö.'' dedi. companionslara baktım orada da yok. nasıl üzgünüm. dedim biraz uyuyayım belki uyanınca sürpriz yapar kereta, odaya çıkınca bir baktım köşeye sinmiş, sandalyeye oturmuş elde yarım ekmek bana bakıyor* ''kuzum nerelerdeydin, senin için ne dancınlara daldım panikten, ne canlar aldım.'' dedim. üzüldü, hemen başladı ''long life to you thane, honor to you thane, beni ne zaman istemeye gelcen thane.'' demeye. bağrıma bastım, ''sana yeni kasketle kılıç aldım.'' dedim çok mutlu oldu. sonra dragon avına çıktık.*