iki Shogun Total War serisini bir kenara koyarsak bütün Total War serilerini oynamış biri olarak diyebilirim ki, serideki hiç bir oyun bunun eline su dökemez. Oyunun geçtiği döneme ayrıca bir ilgim olmasına rağmen yinede objektif düşünmeye çalışıyorum. Mesela Empire Total War'in geçtiği dönem bana Ortaçağdan daha karanlık, kasvetli ve umutsuzca geliyor. ülkeler arasındaki kalite farkı daha da açılmış. Daha çok para basan, daha iyi topçuları olan ülkeler 3 büyükler statüsüne ulaşmış. Napolyon total war tam bir rezalet zaten. medieval 2ye kıyasla söylüyorum yoksa tek başına napolyon total war bile güzel oyun tabi. mesela napolyonda savaş meydanında napolyonu öldürmek yok, yakalamak var, ki çok saçma. adamı yenmişim. süvarilerimi sürsemde cluster top atsamda adam wounded oluyor ve otomatikman tutsağım oluyor. onu tutsak eden ordumda güvenli yere geri çekilmesse yada koca orduyu bir kaleye kapatmassam fransızlar napolyonlarını geri alıyor. al sana campaignden soğutacak en büyük neden. Ki ayrıca o kadar son samuraydı, william wallace seyrettik böyle birbirine bağırarak giren orduları yönetmek daha da güzel.
ilk zamanlar all-around da güçlü oldukları için almanya ile başlardım, acemilik zamanlarımda. etrafımdaki rebel cityleri aldıktan sonra kime sataşacağımı nereye doğru genişleyeceğimi bilemezdim çünkü etrafımda 5-6 devlet var ve hepsi bir şekilde bana karşı tedbir almış olurdu. Genelde jerusalem yada antioch için çağrılan haçlı seferleri beni rahatlatırdı. sonra oyuna yeniden başlarmış gibi sadece tek province ile ortadoğuda genişlemeye başlardım. Tabi bu arada Avrupada şimdiki gibi barış, refah, huzur yok. Genelde faction destroyed olmamışsa milan yada denmark bana ilk saldırı girişimlerinde bulunan devletler olurdu. sonrası klasik hikaye; papanın gözdesiysem bu adamlar excommunicated olurdu. ta en başından bunlar pope ile aralarını iyi tutmuşlarsa boku yiyen ben olurdum. genel olarak almanlarla oynamaktan pek zevk almadım, alamadım.
ispanya ile oynamak çok kolay. Strateji belli, Porterkizle dost ol yada hemen bitir. Rebel şehirler ve ardından Moors. Papa ile de iyi geçin, hayat sana güzel.
Günahım kadar sevmem, bir keresinde fransızlarla oynayayım dedim. Çok zaman oldu tam hatırlamıyorum ama aynı anda hem almanya, hem portekiz, hem milan hemde ingilizlerler ile amansız bir savaş durumuna girmiştim. üstlüne üstlük papanın inquisitorları generallerimi yargılıyor ve yakıyordu. oyun öyle bir noktaya gelmiştiki en sonunda vay aq bu kadarda olmaz deyip yarıda bırakmıştım. ki very hard/very hard da değildi normal medium zorluk seviyesinde idi. bazen canım sıkıldıkça açıp bakarım ve pes derim. portekiz ve milan güneyden ordularla geliyor, ana ordum doğu cephesinde german reich ile uğraşıyor bir diğer ordum ingilizleri tamamen kıta avrupasından atmış olmasına rağmen (caen)güney cephesine çok uzaktı. bi nevi en güzel yerinde bırakmış oldum.
hazır konusu açılmışken ben bu oyunu very hard/very hard seviyesinde oynayanları hiç anlamıyorum. Tamam belki daha fazla zevk veriyordur ama işin gerçekçiliğinden de götürmüyormu arkadaş? vh/vh da türklerle oyunu bitirdim diyen insanlar aynı anda hem mısır hem bizans ve sonradan herşeyi geçtim moğolları nası alt ettiğini bana bir açıklasın bi zahmet.
tabi ki oyunu asıl oynama nedenim, türkleri alıp doğudan batıya bi güzel genişletmek. ilk zamanlar ekonomi, tarım kassam da bizans münafıkları hemen saldırıveriyordu. hadi onları turkomans archers ve sipahilerimle iznike kadar istanbula kadar defetsem de bu sefer ekonomi eksiye iniyordu. memluk devleti yada saçma adıyla egypt ile bi güzel dostluk mukaveleleri imzalayıp güneyi sağlama alsamda bu sefer moğollar çıkageliyordu. evet çoğu zaman egypt bir ibnelik yapsada hiç saldırmadığı campaignlerimde oldu. ben genel olarak moğollar gelmeden istanbul, iznik ve selanik yada sofya ikilisinden birini alıyorum. sonra tiflis ve erivanda tek birim ordu bırakıp vergileri baya bir arttırıp rebel ordularının çıkmasını bekliyorum. Rebel ordular çıktıktan sonra askerlerimi trabzona yada sivasın açıklarına geri çekiyordum. aslında bu yaptıklarım az da olsa zaman kazanmak. erivanı ve tiflisi alıp rahatlasınlar biraz soluklansınlar -hatta bunun uluslararası ilişkilerde bir adı vardı- bende ordularımı toplayıp uygun bir yerde karşılayım niyetindeydim. öyle yada böyle istanbuldan janissary musketteers birimi çıkana kadar bu moğolları anadoludan tamamen defedemedim. işin güzel tarafı moğollar göçebe bir kabile-devlet olduklarından hiçbir şehre yada kaleye sığınıp asker üretmiyorlar. Bu her ne kadar yapay zeka sıkıntısı gibi gözüksede aslında müthiş gerçekçi bir detay. bu nedenle her ölen moğol gerçekten ölmüş demek bir daha yeri doldurulamıyor. yalnız ilk geldiklerinden baya bir süre sonra tam eridiler diyordum ki ikinci bir parti daha geldiydi. ama daha sonra gelenler ilk gelenler kadar zorlamıyor. bünye( osmanlı ordusu) bağışıklık kazanıyor bir yerden sonra galiba. haa bu arada konyadan getirttiğim tecrübeli, soğukkanlı gelecek vaad eden genç assasinlerim bir bir 10 yıldızlı 9 yıldızlı generallerin üstüne salmayı ihmal etmedim. aslında gönül isterki moğollarla bir güzel ittifak kurup romaya, parise londraya kadar uzanmak. ama olmuyor işte:) Neyse bu moğolları atlattıktan sonra zaten osmanlı devleti yani ben, beni öldürmeyen şey güçlendirir misali eskisinden daha da güçlü, saygı duyulan ve nispeten zengin bir devlet olup çıkıyorum. Bunu bilen kafir diktatör papa istanbula haçlı seferi düzenliyor. yani tamda oyundan zevk almaya başlıyacağım zaman. gerçi bu tür meydan okumalar bile zevk veriyor. istanbulu bir güzel savunduktan sonra öyle veya böyle macaristanı, bizansı tamamen yok edip viyanaya dayanıyordum. ilginçtir, aynı anda kıbrısa çıkartma yapıp bizansın son toprağını yine aynı şekilde son macar toprağını aynı anda alınca iki kez faction destroyed yazısını görmek çok hoştu. tabi bunun üzerine papa haçlı düzenlediydi. Avrupanın bu kadar içine girdikten sonra diplomasi çok önemli işte. rusya ile işi sağlama alıp, avrupayı kasıp kavuran denmark ile çetin ve uzun sürecek bir sürece hazırlanmak lazım. herşeye rağmen her an Romaya çıkartma yapacak bir donanma ve full orduyu bir köşede beklettim. Yararı oldu mu emin değilim ama bir daha sahip olduğum hiçbir toprağa haçlı seferi düzenlenmedi. belki Ai bu kozumu iyi gördü. bütün bu süreçte yer yer ekonomi yüzünden duraklamak zorunda kaldığım oldu zaman zaman da istanbulu savunmak için. gel gör ki, ne Akdenizi bir Türk gölü haline getirebildim nede çizmeyi ayağa geçirebildim. Amarika keşfedildikten sonra zaten Avrupaya olan ilgim, hırsım kayboldu. Timurlenk de gelince bütün denge ve ilgi doğuya kaydı.
Milli Eğitim Bakanı olsam tarih dersinde oynatılmak üzere bu oyunu müfredata sokardım valla. O kadar çok şey öğreniliyorki tarih hakkında. Oyun dediğin biraz da böyle eğleterek öğretmeli diyorum.
Devlet yönetmek ne eski zamanlarda ne de şimdi o kadar kolay değilmiş. Herkesin hakkını verelim şimdi. Hele ki Türklerle oynamak demek tüm dünya ile savaşmak anlamına geliyormuş. Nasıl bir milletmişiz, neyin kafasını yaşamışız anlamak zor valla. Burada tüm suçu bize atmıyorum kimse yanlış anlamasın.