welles ın sinema tarihine geçen 48 yapımı siyah beyaz şaheseri. citizen kane deki başarısından sonra formdan düşüp tam bir jön havası çizemeyen welles ve su gibi duru güzelliği ile gizli femme fatale rita haywort un aşk-nefret izleğinde süren ve ortasından kırılan bir film.
filmin ortalarına kadar süren açık hava ve geniş dış mekan çekimleri ile bir başka kara film havası sürdürülürken, beklenen kriminal rota çizilip mahkeme sekanslarına doğru kayması ile film noir özellikleri tamamlanıyor. ki başlardaki sert ve asi çocuk michael ın havaya serpiştirdiği bogartvari karizmatik cümleler tür içinde çelişki havasını hissettirse de, ortalardan sonra ki kırılma filme bipolar karakter kazandırıp belki de bilinçli bir senaryo değişikliğine gidildiği hissi uyandırıyor.
elsa nın masumiyetine inandırılmamız kadın kimyasındaki güzellik-şeytanlık raksına atıfta bulunurken; filmin coğrafyadan bağımsızlaştığı mahkeme bölümleri de dönemin adalet anlayışının laçkalığını biraz deşiyor.
peter lorre yi anımsatan ilginç karakter grisby, ünlü aynalı çatışma sekansındaki kameranın kırılması detayı, devrin yapısına uygun olarak welles ın aynı zamanda narrator olarak kendini sunuşu ile akılda kalması elzem olan bir film. zira woody allen da manhattan murder mystery nin final sahnesinde aynı senkronizasyonu kullanarak (bastonlu kadının replikleri özellikle takdire şayandı.) bu filme saygıda bulunmuştu.
elsa daki ve tabi filmin ismindeki shanghai vurgusu kanımca biraz havada kalsa da welles ın en başarılı 4-5 filminden biri. yine de son replikteki artık olgunlaşmayı öğrenmem gerek vurgusu ile welles biraz da kendini ele vermiş gibi sanırım.