woody beyin 83 yapımı kurmaca belgesel formatındaki ilginç ve dahiyane filmi. allen bu filmde sıkça yaptığı gibi makul bir elitisizm içinde bocalamak yerine toplumun yumuşak karnını kaşıyor. teknik açıdan bakıldığında seksenler başındaki bir filme göre oldukça başarılı. perde çekimleri ve efektlerle süslenmiş girift sahneler takdire şayan. kendi açıklamasına göre filmin bazı kısımlarında görüntünün 1920 ler havasını vermesi için orijinal kopyanın üzerinde tepinmiş allen. genel olarak düşük kontrastın hakim olduğu filmin teknik açıdan eleştirilebileceği tek nokta bazı çekimlerin 1900 başı, bazılarının ise 1930-40 standardında olması. homojen bir tepinme olmamış demek ki ama bu devede kulak...
---olası spoiler şeysi---
gelelim filmin esas anlatmak istediğine. zelig kurmaca bir karakteri kurgunun merkezine yerleştiren bir belgesel film. bu açıdan bakıldığında yine allen alter egosunu bir şekilde kendisinden ayrıştırmayarak bizi şaşırtmıyor. karakterin 20 li yılların ortamına adaptasyonu mükemmel. hiçbir kurgusal yada görsel hata sizi üzmüyor.
bunlar haricinde film söylemek istediğini en başından söylemeye başlıyor zaten. toplumsal fobisi olan psikozlu bir bireyin toplum normlarına yaklaşmak ve anonim bir yaşam sürmek için geliştirdiği olağandışı bir refleks yada psikosomatik durum hikayenin özünde yer alıyor. bu durum baştan göklere çıkarılmasına sebebiyet verilirken tedavi olduğunda ise skandallarla zelig tekrar yıpratılıp başa döndürülüyor. bu elbette normlara yaklaşmak isteyen birey ile norm dışını görmek isteyen toplum arasındaki ironiyi gözümüze sokuyor.
birinci dünya savaşı sonrası yıllarının rahatlama sekansındaki halka ve toplumsal amneziye yapılan bolca satirik gönderme daha sonradan ''şimdi de pek farklı sayılmaz'' denerek açıkça bir toplum eleştirisi veriyor. allen burada tek isteği asimilasyon olan bireyi groteskleştirerek, aslında büyük mozaik olan amerikan yaşam standartının bu amnezi ve asimilasyonun karışımı olan bir güvensizlik ve korku kökeninden geldiğine işaret ediyor.
tüm bunların yanında zelig bir çözüm sunmuyor. sadece aksayan yanları gösteriyor ve kinik bir arzunun peşinden gider gibi yapıyor.
woody' nin sonunda mutlu olduğu ender filmlerden olan bu ilginç deneme aynı zamanda sinema tarihinden de bazı peliküller vererek bir nevi o dönemin gerçek-gerçekdışı ayrımını yıkmaya çalışıyor.
woody' nin hitlerin arkasında göründüğü sahneler ve yahudi dışlanmışlığı kısımları ise artık allen sinemasının klasikleri.
filmin konusu oluşturulurken ilk filmi take the money and run' daki hahama dönüşme sahnesi etkili olmuş diye düşünüyorum. neticeyle zelig allen' ın iyi işlerinden. karakteristik allen taşlamalarının yanında 16mm ile çekilmiş gibi duran görüntüler ve deformatif sekanslar dahice. tüm bunların yanında filmde görelliğin biraz ihmal edilmiş olması bence eksi puan. woody allen manhattan' da yakaladığı görselliği bu filmdeki kurgu yapısına uygun olarak yakalayabilseydi eminim bu film sinema tarihinin altın taşlarından biri olurdu.