Ülkesinin başına geçtiği zaman ülke şartlarını da göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin tahta çıktığı 3 Temmuz 1918 yılında ülke Balkan savaşlarında hırpalanmış, topraklarını kaybetmiş ve 1. Dünya Savaşı'ndan da mağlup ayrılmıştır. Kimse böyle bir durumdaki ülkenin başına geçip harikalar yaratamaz. Birisi hariç, o da Vahdettin Değil. Vahdettin hain değil de ürkek gelmiştir bana hep, korkak hatta. Eğer cesaret edip Anadolu'ya geçip de Kurtuluş Savaşı mücadelesine katılabilseydi öncelikle Mustafa Kemal bir çok sorunla uğraşmayacaktı. Ama kesinlikle başkomutan da olmayacaktı. Vahdettin'in ürkekliği her bakımdan bugünkü Türkiye'nin kurulmasında etkin rol oynamıştır. Cesur olsa bugünkü biz olmazdık. Herşeyde bir hayır var derler ya, o hesap... Bize anlatılan resmi tarihe kimi alanlarda çok itibar etmemek lazım. Ama Mustafa Kemal hakkında ölüm fetvası veren, Kuvayi Milliye güçlerini ortadan kaldırmak amacıyla Kuvayi inzibatiye'yi kurduran bir padişahtan da halk kahramanı olarak bahsetmek sadece cahil ve araştırmaktan yoksun kişilerin yakıştırması olabilir. Vahdettin eminim, ingiliz zırhlıları sarayın önünde boğazda seyrederken üzüntü içindeydi... Ama bu üzüntüsü panik olarak devam etti. Emrindekileri idare etmek, cesaretlendirmek, motive etmekten yoksundu. Tahtını ve ailesini korumayı öncelik olarak gördü. Sadece o değil, tüm dünya Mustafa Kemal'in başarılı olacağını varsaymıyordu. Ama o sıradan biri değildi ve sonuç ortada. O durumda bir orduyu, bir milleti, bir ülkeyi yeniden varetmek herkesin harcı değildir. Çok sıradışı bir başarıdır. Kısacası Vahdettin'in de aynı şeyi yapabileceğini düşünmek şahsına haksızlık olur. Ama bunu başaramaması değil, istememiş hatta düşünmemiş olması onun sonunu hazırlamıştır.
Bugünkü iktidar her ne kadar Osmanlı küllerine üfleyerek bir kıvılcım arayadursun... Tarihi gerçekleri değiştirmeyeceklerdir. Yılmaz Özdil dünkü yazısında Abdülmecit'in bugünkü anma törenine atıfta bulunarak Abdülmecid'in 25 Nisan'da doğduğunu, 26 Haziran'da öldüğünü, 1 Temmuz tarihinde tahta çıktığını belirterek neden 17 Kasım'da Abdülmecid'in anıldığını sorgulamış. 17 Kasım'ın Mustafa Kemal hakkında idam fermanı yazan Vahdettin'in ülkeden defolup gittiği gün olduğu için bizzat seçildiğini bildirmiş. Fazla söze gerek yok bence de...