bizzat deprem bölgesinde bir hafta boyunca kalmış bir insan olarak sadece şunu söylemek isterim ki: yağmacı, çapulcu ve terörist kürt diye baktığınız o depremzedelerin tek bir gözyaşı ile bile eşdeğer değilsiniz.
söz konusu entry ile paralel düşünen insanlar!!!
erciş sokaklarını kaplayan ceset kokusundan ve foseptik kokusundan kat be kat daha iğrenç kokmakta ve tiksinti vermektesiniz.
o denli tiksinti ve iğrençlik yayıyorsunuz ki, ''siz insansanız, vallahi de billahi de ben insan değilim'' diye haykırmak; sonu cehennem de olsa, bu kararda sabit kalmak en şereflice olanıdır.
deprem sonrasında malını mülkünü ortalıkta bırakıp enkazların başına koşanlar, mezarlıklara doluşanlar, çadır kuyruğunda bekleşenler, hiçbir tedbir almadan bıraktıkları mallarını, bıraktıkları hal ile teslim aldılar... insanlar, sıcak bir çorba, kuru bir somun alabilmek için bekleştikleri kuyrukların hemen yanıbaşında açık duran tezgahlara, envai gıda malzemesine asla ve asla tenezzül etmediler. hiç kimse, soğuktan titrediği için gidip de açıkta bekleyen giyim dükkanlarına dalmadı.
...
hem neden anlatıyorum ki size?
ordaki insanlara, ''bir afet olsa da, evlerimiz yıkılsa, annesiz babasız kalsak ve gelen yardımları yağmalasak'' beklentisi içinde yaşayan aşağılık mahluklar muamelesi yapan embesil zümre!!!
ey az muhterem güruh...
ey beyni atıl...
yüreği atıl aşağılıklar...
o insanlar sadece dışarda titreşen evlatları için çırpındılar... kundakta hastalanan melekleri için kendilerini kaybettiler...
dışardan hırsızlar geldi... onların ekmeğine göz diken...
içerden yüksek zümre geldi... fukaranın hakkına göz diken...
ve türkiyenin birçok yerinden şerefsiz türedi... çaresizlerin onuruna göz diken...
edit: otellerin bakım onarımını ve turizm sezonuna hazırlanmasını dert edinenler için gelsin...