bir hafta önce yakın arkadaşlarımdan birinin yaşadığı durumdur. o kadar üzüldük ki, kurtuldu artık çok çekti dedik, öyle avunduk. bekliyorduk ama yine de her ölüm erken, şaşırtıcı, istenmezdir öyle değil mi? anneyi bir daha görememek, öpememek, dizine yatamamak, boynundan öpememek, anne kokusunu alamamak artık. çok acı bir durumdur sanırım. sanırım diyorum, çünkü ben annemi çok küçükken kaybettim. bunların hiçbirini hatırlamıyorum. hatırlamadığım için özlemini de çekmiyorum, ama o kadar çok merak ediyorum ki. nasıl kokardı, neye gülerdi, neye ağlardı, beni nasıl severdi, bana kızar mıydı tabikii kızardı ama nasıl kızardı diye. bazen hiçbir şey hissetmiyorum bu konuda, anne diye bir kavram olmuyor benim zihnimde, yüreğimde. ben annemi o kadar erken kaybettim ki daha dört yaşımdaydım, son anında ben vardım yanında anneme dair sadece o anları hatırlıyorum, su içirmeye çalıştım faydası olur sandım. ama annem çoktan ölmüş bile, nerden bileyim nasıl anlayayım ki ölüm nedir bilmezken. bana annen hasta oldu hastaneye yatırdık dediler, beni odama kilitlediler sorun çıkarmayayım herkes üzgün bir de ben baş ağrıtmayayım diye. ama ben bahçede o tabutu görünce her şeyi anlamıştım, ve babamı ağlarken gördüğümde. yüreğim acımıştı, vücudum yanmıştı. büyük bir acıydı, nerde olsa tanırım artık. üzerinden 18 yıl geçti daha da büyüğünü yaşamadım, allah yaşatmasın kimseye. ben bilmem işte sözlük; bir anne nasıl öper, nasıl sever çoçuğunu, evladı ağlayınca kalbi kırılınca onu nasıl bağrına basar, çoçuğunun saçıyla nasıl oynar,nasıl yemekler yapar. bilmiyorum hiç. herkes der annemin pilavı, annemin mantısı böreği turşusu osu busu. ben hiçbirini hatırlamıyorum. benim hiç öyle cümlelerim olmadı sözlük. benim annemin mezarı var. benim de annemli cümlem sadece bu işte sözlük.