uzunca bir süre ayrı yaşadık. hep böyle biramı alıp salonda ayaklarımı uzatıp televizyon izlemeye özenirdim önceleri ama birayı da hiç sevmezdim aynı öncelerde. tek çocuğum bir de, biraz şımarıktım. hep daha fazlasını aramaktan elimdekinin kıymetini çok önemsemeyen türden bi şımarıklıktı bu bendeki. bi gün karar verip evden ayrıldım, kendi özgürlüğüme doğru yelken açıyordum bana soracak olursanız ama anneme sorsaydınız onu yalnız bıraktığım günlerde beni ne kadar çok özlediğini anlamakta zorlanmazdınız.
ama ben anlayamadım işte.
bi öğlen saati eve geldim. lafladık biraz annemle. bana en sevdiğim yemekleri hazırlayıverdi kaşla göz arasında. önüme küçük bir padişah sofrası kurdu. yedik, konuştuk, gülüşüp eğlendik ama gitme zamanım geldi ve kapıya yöneldim.
kapıdan çıkarken bi kart verdi bana ve ekledi 'al bunu, senin bu.' ne olduğunu sorduğumda bi gözleri dolar gibi oldu sesi titredi. 'harçlıkların.'. babam karışmazdı öyle para pul işlerine pek, her gün evden çıkarken annem verirdi para bana. 'yokluğunda sana veremediğim harçlıkların.' dedi. buz kesti dünya, soğudu hava birden, iliklerime kadar titredim. ayakkabılarımı giymek için oturduğum merdivenlerden kalkamadım. sarıldı bi, bağrına bastı.
gidemedim.
gençken bayramlarda memlekete gitmesini beklerdim hep. gitsede ev boşalsa. hemen bi iki kızı ararım, hiç olmadı arkadaşlarla toplanıp içeriz diye düşünürdüm. büyüdükçe, ortamlarda tanıştığım insanlar 'nerde yaşıyorsun?' diye sorduklarında annemle demeye çekinip bocalardım.
Arkamı dönüp gittiğimde, kendi deyimimle; özgürlüğüme uçtuğumda, çok daha gençti annem ama o güzel yemekleri yerken, yalnızlığın onu nasıl çökerttiğini de görmemezlikten gelemedim.
'yokluğunda, sana veremediğim harçlıkların.'.
'önceleri kapının yanındaki vazoya attım gelirsin diye.'.
'vazo dolunca, odandaki bir çekmeceye koydum hepsini.'.
'ama gelmedin.'.
'bu gün yarın ben de sana gelecektim.'.
'ne mutlu ki sen bana geldin.'.
'ne iyi ettin.'.
ve gidemedim.
tamam bayramlar yine gelsin.
ama memlekete dahi gitmesin annem beni evde yalnız bırakıp. hep yanımda olsun.
yeter ki 'o' olsun ve her sabah uyandığında beni yatağımda görmenin mutluluğu ve huzuru ile yaşasın.
bir gün istesem de eve dönemeyeceği zamanlar olacak. hazır burdayken benim yerim onun dizinin dibi olsun.