bu dünyadan kâr sağlayan kirli bir el var,
zorla kesilen haraçla bir dünya doyar.
karanlık hasat mevsiminde, gündüz ağlar,
son günler yaklaştıkça güneşte yakar.
sen, yobaz! efendinin sağ yanında yerini al!
sen, düzenbaz! efendinin sol yanında yerini al!
ve sen! etme naz, efendinin kucağında yerini al!
sahipten emir alan tüm acizler azar,
bilmez cahil, ruh evidir, bedense mezar.
yüzyıllardır kanla beslendi, tarihte yazar
hem sapkındır hem de derki: "değmesin nazar."
sen, yobaz! efendine inanmayanın canını al!
sen, düzenbaz! efendinin haramından payını al!
ve sen, etme naz! efendinin kucağında yerini al!
aydınlığa çıkarmak için uzanan o el,
karanlığın içinden geliyor,
cahil!
bre cahil!
ona akıl verin, ihtiyacı var;
aklının odacıkları pek bir dar,
ıssız yığıntıdan kurtulacağına,
sabah akşam, örer odaya duvar!
cahil, allah senin çileni versin,
oğlun senin tersin olsun ki, ersin!
kalbimizde elbet herkese yer var,
ancak akıl denen muamma seni neylesin?
sanki doğar doğmaz ilk duyduğuna inanmış,
hemen ardından da kapıları kapatmış,
yeter ki şu aciz beden tam doysun,
zaten ruh ve akıl bataklığa saplanmış.
hem cahilsin hem de akıl verirsin,
sana maruz kalan nasıl delirmesin?
işe yarar bir şey olsa, aklında
iblis oturabilir miydi şimdi sarayda?
apışının arasıyla düşünen:
yaradanı "yapma." dese de yapar.
ölünce elbet herkese bir ev var,
ve bir kısmının manzarası ateştir.