kendimi acayip bir biçimde boşlukta hissediyorum. bu entry yi girerken bile zorlanıyorum, birden gözlerim dalıyor elim klavyede ama tek kelime yazamıyorum. duraksıyorum. ve evet sık sık gözlerim dalıyor bir yerlere.
attığım her adım boş. eski hiç bir heyecanı barındırmıyor bünyem. özlüyorum o günlerimi. içimdeki inancı gün be gün kaybediyorum. heyecanımı yitiriyorum. hep içimde doyamadığım, eksik kalan hislerimle baş başayım ve canımı çok sıkıyorlar. uyku uyuyamaz oldum. kimse bilmiyor, herkes 12de kafayı koyup uyuduğumu sanıyor ama, gece 4ten önce uyuyamıyorum ben. elim hep istemsiz perdeye gidiyor ve itiyorum. hep gökyüzünü izliyorum. hep düşünüyorum. hep üzülüyorum. sonra bir kez daha düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum.
başkalaşıyorum, daha doğrusu aynılaşıyorum. çünkü benim için farklı olan her şey aynılaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor. içimdeki tarifsiz boşluğu dolduracak hiç bir şey yok. kara delik gibi; yarattığı koca girdap ve boşluk yetmezmiş gibi beraberinde düşüncelerimi duygularımı hislerimi de alıp götürüyor benden. her güne bir öncekinden daha umutsuz uyanıyorum. isteksiz, umutsuz ve mutsuz. ve en önemlisi etrafımdaki hiç bir şeyi bana ait hissetmiyorum. 'bu benim' deyip koruyup kolladığım, sahiplendiğim bir şeyimin olmadığını farkediyorum her geçen gün. sırf bana ait olduğunu bileyim diye geçen salı kendime bir kitap aldım. gözüm gibi bakıyorum, yanımdan ayırmıyorum. çünkü elde etmek için uğraştım; para verdim, zaman harcadım, birçok seçenek arasından ben onu seçtim. benim için özel.
şimdilik bir şeylerin yerini o kitap dolduruyor. daha doğrusu bahane oluyor, kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. içimdeki boşluktan düşmekte olan duygularımı, hislerimi tutup geri çekebiliyorum sayesinde. kafam dağılıyor kısacası.
iyi miyim, bilmiyorum. ama iyi hissetmediğim kesin.