orkestra´da şefin yaptığı şey hava taşımacılığında "air traffic controller" in yaptığı şeye benzer. müzik hatları çoğaldıkça müziği bizzat çalmakta olan kişi bütün müzik lineal´ini kontrol atında tutamaz. bu da uçaklar konusuna benzemektedir. küçücük toprak bi sahaya seni yönlendiren bi hava trafikçi olmadan da inersin. zaten mesela yaylılar dörtlülerinde falan şef olmaz. ama onlarda da hepsinin birden ne çaldığını bilmek için partitür olur.
birçok kişinin birlikte başka başka notaları çalarlarken kimin nerede olduğunu bilmek öyle çok kolay bir iş değildir. herkes insandır, birisi yanlış sayıp yanlış yerde esere giriş yaptığı anda eğer şef yoksa bütün konstruksiyon çökecektir.sen sehpanda oturmuş keman çalarken hayatta da ikinci flüt´ün doğru mu yanlış mı giriş yaptığını bilemezsin.
bi kere teknik olarak birisinin bütün olayı tepeden gözetlemesi gerekir. bir savaşta da "karargah" denilen yerde savaşın gidişatını kontrol eden komutanlar olur. bu adamlar bizzat sırtlarında tüfekle savaşmazlar. o komutanlar, bizzat savaşın içindeki askerlerden bambaşka görevlerle savaşı "idare ederler". sen savaşın içindeki asker olarak, hangi birlik nerede, nereden nereye yürüyo, kime tuzak kuruyo, bilemezsin. onu, gelen informasyonu değerlendiren "karargah subayları" bilirler. orkestra şefinin işi de aynen böyle birşeydir.
beethoven tutar -mesela 5.senfoni´de- kontrabas´larla viyola grubuna "fugato" yazar. sen atıyorum orkestra da 2.trompetçi olarak kontrbasların ne çaldığını, nereden bileceksin?...senin orada zaten işin başından aşkın durumdadır.
sonra orkestra eserlerinde çok önemli bir "makas" değiştirme yeri vardır ; tempo değişiklikleri. mozart´ın hemen bütün senfonileri içinde değişik tempolarda değişik pasajlar gelir. 60 kişinin yavaş bir tempodan, daha "hızlıca" bir tempoya - hem de hepsi birden aynı tempoya geçecekler- hatasız geçiş yapması şefsiz mümkün değildir. eğer orkestranın bir kısmı , bir diğer kısmından biraz daha "hızlı" bir şekilde o yeni gelen "hızlıca" kısma başlarlarsa, saniyeler içinde müzikte kopma yaşanacaktır. o andan itibaren çalmaya devam edilemez. durulur, birisi tempoyu verir ve hepsi birden yeniden başlarlar.
şefin bütün bunların yanında eseri "yorumlamak" gibi bir fonksiyonu da vardır. eserler salt "sesler" curcunası değildirler. her melodik yapının belirli bir fonksiyonu vardır.
oda orkestralarının bazıları şefsiz çalışırlar, ancak provalarda birisi onları gene de yönetir. ayrıeten buna rağmen çok riskli bi iştir. şef, eğer hata olursa, onu düzeltebilir, ama eğer orada şef yoksa, herkes birbirini pür dikkat duyamayacağından o hata iyice ayyuka çıkana kadar kimse farketmez onu, farkedilince de iş işten geçmiş olur.
şefsiz olunca olunca bütün olayın çökme ihtimali, şefle olduğundan çok daha yüksektir. podyumda en azından ritm duygusuna sahip birisinin orkestraya ritm vermesi, şarttır. o olmadı mı, sen parça içinde farkında olmadan hızlanırsın, yanındaki farkında olmadan yavaşlar, bunu öyle derhal farkedemezsin. onu new york philarmonic´teki adamlar bile yapamaz. ahanda bak, o orkestra da çalanlar en kalifiye müzisyenlerdir. enstrumanlarına acayip hakim adamlardır hepsi. ama işte gel gör ki, senin askerde "keskin nişancı" olman gibi bir şeydir bu, ve birisinin gene de sana nerede durup, ne tarafa doğru ateş edeceğini söylemesi gerekir.