detayı deyat diye yazınca ayar vermeye kalkmaz kibarca uyarırdı.
onu çok severdim. çok güzel gülerdi. masmavi gözleri vardı. yanımda olunca bana sarılmadan uyumazdı bense bazen nefesini dinlerdim, korkardım bir şey olacak diye ve uyuyamazdım. uyurken her gözünü açtığında sarıl bana der bana sarılırdı.
ne kadar kısa yazmışım. son dönem hakkında değil ama eskileri upuzun yazacağım.
169-170 cm boyu vardı.
58-60 kilo arasındaydı.
boyatmadığı zamanlar siyah saçları vardı.
çenesinin altında beni vardı.
kolay ağlar kolay mutlu olurdu.
ankara'da yaşamak istedi/isterdik.
yemeği severdi.
mantı ve tost yapardım ona severek yerdi.
palet pastanesinde künefeyi çok severdi.
limona ayrı bir düşkünlüğü vardı kabuğuyla bile yerdi.
meyve çaylarını sever. sabahları çay içerdi.
cafeye gittiğimizde tavla ve 9 taş oynamayı çok severdi.
zorla dans ettirmeye çalışırdı.
eğlenmeyi severdi. hala sever ben şuan bunları yazarken sanıyorum o arkadaşlarıyla mutlu.
alışveriş yapmayı çok severdi. dükkan dükkan dolaşmadan bir şey almazdı. onunla alışveriş yapmayı ben de çok sevmiştim nefret ettiğim bu tek şeyden.
takılara bakmayı çok severdi. ben de sevmiştim ya onunla.
çok güzel aşkım derdi.
bana hayatımda yediğim en güzel makarnayı yapmıştı.
otobüs saatine 30 dk dan fazla varken terminale giderdi, giderdik. yoksa içi rahat etmezdi.
edebiyat hakkında konuşmayı çok severdi ki işi bu zaten. postmodernizm falan.
msnde kırmızı yazardı.
benden bıkmandan çok korkuyorum derdi. bıktı ve gitti.
ulan senden bıkabilir miydim bıkabilir miyim?
neyse canım yandı sonra devam edeceğim.
tuvaletini her yerde yapamaz, yaparken kapının önünden kimse geçmemeli hatta bulunmamalıydı.
ne zaman ona yüz vermesem sürekli ilgilenirdi.
tarihi yerleri gezmeyi severdi.
fotoğraf çekmek yeni tutkusuydu.
bilgisayardan anlamaz her şeyi bana sorardı. ben de bilmiyorsam istediği programı sen nasıl bilgisayar mühendisisin derdi.
evimde eşofmanını bıraktı son gelişinde buraya gelirken daha taşımam dedi.
yalnızlıktan nefret ederdi.
ocakbaşının adana dürümünü ve atıştırfastfood'un izmir dürümünü çok severdi.
sokakta onu yabancı filmlerdeki gibi sarılıp çevirmemi sevmezdi.
kolay kızar ve hemen karşılık verirdi.
bana yazılar yazardı.
sürekli peçete taşırdı. burnunu silmek için ama bazen gözünü de silerdi. peçeteyi israf ediyorum diye çok kızardı kendisi aynı peçeteye 50 kere burnunu siler bir de ben istediğimde onu uzatırdı eğer başka yoksa.
çok özledim onu ama yılbaşına kadar barışmazsak bir daha asla ne adını anacağım ne hatırlayacağım.
buraya yazıyorum çünü hem bunları takip edemiyor hem de bu yazıyı benden başka 40 yılda bir kere sadece sen okuyorsun sayın okuyucu.
sanıyorum nefret edip öfke duymaktansa sevip özlemek daha kolay bu sona bile rağmen.
buraya en son bir şey yazdığımdan sonra tam 18 ay geçti. ve biz bu süre içerisinde barıştık ve ayrıldık son kez. şimdi kulağımda "here comes the rain again" sabahın köründe bağırıyor tıpkı benim gibi. Bu şarkıyı ilk kez dinlettiklerimler hep soruyor "neden bu kadar bağırıyor" diye. "çok sevmiş de onun için bağırıyor" diyorum. şimdi buraya yazsam seni hatırlatan şeyleri trabzon'dan bursa'ya yol olur. her kelime her nesne her hareket seni hatılatıyor. yaptıklarımız kadar yapmadıklarımız canımı yakıyor. seninle hiç minecraft oynamadık hiç counter strike da oynamadık. hiç yine yağmurlu bir günde kalkıp güneşin doğuşunu izlemedik.
sen gittin ve başkasını sevdin. ben kimsenin yanında duramadım hiç doğmayacak kızımızı rüyamda gördükten sonra. gecelerce yalvardım hiç bir dünyada gözümü açmamak üzere uyumak için hiç kabul olmadı. keşke son kez yanımda kalırken o akşam uyuyamadığım için dota oynamak yerine sıkıntıdan patlayana kadar sana sarılsaydım. şimdi her şey boş ve anlamsız sadece ilahi adalet adına tanrı'yı yargılamak için yaşıyorum.
detaylar:
ufak yastıkta yatması.
şarap içtiğin akşam sürekli seni çok seviyorum deyip deyip kusman. sarhoş insan doğruları söyle diyordun, doğru muydu?
kaykay oyunu.
odanın içine taşıdığımız 5 litrelik su.
hep benden bir oyun yazmamı istemen ve şimdi yazdım sen yoksun, daha nicelerini yazacağım yine sen olmayacaksın.
14 temmuz 2014. (9. yıl ve evlilik günümüz olacaktı)
jakobenizm, türk jakobenleri.( biliyorum ben sen anlattım onları ama yine de benim için senin hatıraların)
daha onlarca yazarım da ekranı göremiyorum artık. yaptıklarından ve yaşattıklarından sonra dağil sevgiyi saygıyı bile hak etmeyecek kadar aşağılık biri olduğunu kanıtladın ama elimde değil.