emre altuğun acıklı parçasının sözleri. boş umutların sözleri. yarım kalan hikayeler, yarım kalan hayatlar gibi umarsızca çürür gider, kimsenin de umurunda olmaz. Hatta yaşayanların bile. Çünkü zaman her değeri ucuzlatmayı, her gerçeği yalanlamayı pek iyi bilir. Yarım kalan birliktelikler ölü doğan çocuklar, yitip giden varlıklar gibi doğaya karışır evrende yok olur gider. Arkasından ağlamakla ve dövünmekle de adalet yerini bulmaz. Karanlıklar içinden gün doğar aniden, ama gün herkesin yüzüne gülmez öyle kolay. Aşk gerçek bir uyumun ve paylaşımın yanında ucuz bir yalandır. Asıl günün, bunu görenlere doğması lazımken bu böyle olmaz. Neyi en çok hakediyorsak o elimizden alınır. Tıpkı bir test gibi. Ama mükemmelin peşinde koşmayan bir hayat mükemmel hayattır. Hayat can bulamayan ve yarım kalan hikayelerle yaşanması mecbur ve mutlu olmaya çalışmaktan, gelişmeye çalışmaktan başka çaresi olmayan bir süreçtir. insanlar aslında yaşam ve ölümün kölesinden başka bir şey olmadıklarını derinden bilirler. Başka bir insanla çoğalmak çok birleştirici ve güçlendirici bir duygudur, sonrasında tek başına kalmaksa hayatın gerçeğiyle yüzleşmektir. Çok derinlerde, yazıp çizmekten, anlayıp anlatmaktan da öte dipsiz bir çaresizlik yatmaktadır. Ölüm ve yalnızlık her an yakamızdadır, gözümüzü kaçırmaktan başka çaremiz yoktur. Bunu taşımaktansa bir sevgilinin ruhuna dalıp kendini kaybetmek ne uyuşturucu ne güzeldir. Hele paylaşım da varsa, birlikte müzik dineyip, film izleyip "oh be sonunda" dedirtiyorsa, bu çoğalmanın tadına doyulmaz. Ama hiç boşuna sevinmemelidir insan, çünkü mutlu olmak onun tadını çıkarmayı bilenlere, değerini bilenlere nasip olmaz. Onlar da istedikleri olmadan mutlu olmayı öğrenmek zorundadır. Tüm bunlar bazen gökyüzünde şefkatten ve anlayıştan yoksun işi gücü otorite ve disiplin olmuş bir babanın oturduğunu ve mutluluklarımıza hunharca el koyup durduğunu düşündürür. Ne o? göklere uçmayalım.. Bok var, böyle zar zor yaşayalım karnımız ağrısın, gerçekçi olalım, gerçekle ve olanla yetinelim. Etten tırnaktan olalım, mucizelere de inanmayalım. Kuru kuru yaşayıp gidelim. Farkındalığımız arttıkça uzaklaşalım, duygularımızı da sırtlanalım tek başımıza, kamburumuz çıksın. Leş gibi ölelim, tadını aldık be diyemeden. Engellenmiş, esirgenmiş bir halde, yoksunlukla, yorgunlukla, kırgınlıkla, karanlığa dalalım. Gün doğar diye de boşuna ümitlenmeyelim. O şarkıda söylenir ancak.