biz de bilirdik; ''princess is in another castle''. bizim alt komşunun nintendo'su vardı, orada zaten harita oluyordu, hangi şatoya gideceksin, daha ne kadar kurdeşen dökeceksin hepsini görürdük. ama bu yazı işgüzar işgüzar çıkardı bölüm sonunda; ''thank you mario but princess is in another castle''. biliyoruz güzelim, bizim amacımız zaten prenses falan değil, hatta mümkünse daha çok kale görelim, daha çok bayrak indirelim, daha çok kaplumbağa kabuğu fıydıralım. ''mesele prensese kavuşmakta değil yeğen, prensese giden yolda olmakta''. biz hayatı 6-7 yaşında böylesine naif, böylesine felsefi yaşamayı mario biraderden öğrendik işte.
şöyle bir okuyunca aklıma gelen not: evet alt komşuda oynardık. bizde normal adaptörlü, joystickli ''atari''lerden vardı. adaptör ısınırdı, joystick'in telleri haftada bir kez kopmazsa o haftayı yaşanmış kabul etmezdik. babam pazar günleri gazeteyi yere serer, tek tek lehimlerdi kablolarını. hey gidiyin.