olmayan mantıktır çünkü tanrı'ya inanan bir insanın kanıta ihtiyacı yoktur çünkü eğer kanıta dayalı bir şey olsaydı tanrı o zaman buna "inanç" denmezdi zaten.
Örneğin güneşin var olup olmadığına dair inanç söz konusu değildir normal bir insan için ama güneşin yarın sönmeyeceğine veya dünyanın üstüne doğru gelip dünyayı yok etmeyip her zamanki yerinde duracağına dair bir inanç söz konusudur. Güneşin hareketlerine dair yapılan gözlemler, hesaplamalar ve bunlarla yapılan öngörüler vardır fakat bu hesaplamalar yapılmadığı arkaik zamanlarda ya da bugün bu hesapları bilmeyen sayısız insan için güneşin her zamanki yerinde her zamanki gibi hareket edeceğine bir inanç söz konusudur. Tüm bunlara rağmen bilim elindeki verilerle hareket eder ve bu verilerle öngörülerde bulunur, einstein'ın dediği gibi aslında temel yoktur. bilimsel bilgi derinleştikçe bilinmeyenin ne derece ölçüsüz olduğu görülür.
Mantık çok dar bir çerçevedir ve normal insanlar aslında çok da mantıklı hareket etmezler, tecrübeyle edinilen bilgiyle sürekli öngörülerle hareket ederler; eğer salt mantıkla hareket edecek canlılar olsaydık kuvvetle muhtemel olduğumuz yerde donup kalırdık.
insan duyularıyla algıladığı her şeyi bir şekilde bilincinde bir yere oturtur, aklileştirmeye çalışır ve "inanç" da bu aklileştirmenin önemli bir parçasıdır hem de sanılandan çok daha büyük bir parçasıdır çünkü normal duyusal verilerle açıklanamayacak kadar muazzam bir sonsuzluğun içinde sonlu bir varlık olarak insan mantığı pek bir çelimsizdir.