tıp fakültelerinin sosyo-kültürel yapısı, zeka sevivesi ve çevresel faktörlerdenkanaklanır.
çevresel faktörler; "ders çalışmaktan sevgili yapamiyor eheh.", "bunların kafası bir tek ders çalışmaya yetiyor höhöböö." diyerek bir takım eyilmişlik duygusu taşıyan dangoyların söylemlerini bir nebze haklı çıkartacak sebeptir. evet, tıp fakültesindeki çoğu insan derslerini ön planda tutar. çünkü bir hayat amaçları vardır ve nasıl olsa birgün o sevgiliyi bulacağını bilir. sanırım ben bu grup içersindeyim.
sosyo-kültürel yapı; takdir edilir ki, tıp fakültesi kayanmış bir bünye, belli bir olgunluk ve farkındalık sahibi bünyedir. içinde yaşadığı toplumu ve bu toplumun yapısını iyi analiz edebilir. genelleme yok tabiki... -ben çok beyaz önlüklü öküz gördüm. doktor ünvanı kişiye bir statü kazandırabilir ama kişiliğine bir katkıda bulunmaz. öküz ise bir insan(!), öküzdür.- neyse konumuza dönersek; bu sebeple, uçkur kaygısı ile yapılan mevsimlik paçavra sevda(!)ların, şahıslara ve topluma bir faydasının olmayacağını bilir.
zeka seviyesi; malumun, tıp fakültelerinin zeka seviyesi ortalamanın üstündedir. zeki erkekler, zeki kızlardan hoşlanırlar ve seçicidirler. bu inkar edilemez bir gerçektir. zeki kızlar ise, eğer biraz da güzelseler, özellikle tıptakiler için söylüyorum; -kendilerini her zeki hisseden arkadaşlarım, üzerlerine alınmasınlar genellemeleri sevmem çünkü- kendilerini bir halt sanırlar. ulem, sen neyin havasını yaşiyorsun ki, aynı sıralarda oturuyoruz hey allahım... kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanırlar. halbuki yumurta kırmaktan bile acizdirler, lokum kafalılar... bu yüzden yalnız kalırlar.
iş bu tespitte, yazar kendi düşüncelerini paylaşmıştır. zaten önemli olan da paylaşmaktır. herhangi bir kin veya art niyet yoktur.