israil ve pkk

entry8 galeri
    3.
  1. PKK-iSRAiL iLiŞKiLERiNiN iTiRAFLARI

    Türkiye'nin israil'e karşı aldığı kararlara cevaben, israil Dışişleri
    Bakanı Avigdor Lieberman'ın, Yedioth Ahronoth Gazetesi'nde yayınlanan
    "PKK örgütüne askeri yardım teklifinde bulunabilecekleri" yönündeki
    sözleri üzerine, gözler bir kez daha PKK-israil ilişkilerine çevrildi.

    israil'in, kuruluşundan itibaren ayrılıkçı Kürtçü unsurlarla olan
    ilişkileri biliniyor. 1961 yılı itibarıyla Irak yönetimine karşı
    silahlı isyana kalkışan Molla Mustafa Barzani ve Celal Talabani'ye
    bağlı Kürtlere en büyük desteği veren ülkelerin başında da israil ve
    onun güdümündeki Yahudi lobisinin geldiği artık sır değil. israil'in
    ve Yahudilerin PKK ile olan ilişkileri de inkâr edilemeyecek kadar
    açık ve bunun kanıtları da mevcut.

    PKK yöneticilerinden Murat Karayılan'ın, israil Dışişleri Bakanı A.
    Lieberman'ın açıklamasının akabinde, verdiği beyanatta yer alan; "Eğer
    israil devleti PKK ile ilişki kurmak istiyorsa, önce PKK önderliğinin
    Türkiye'ye verilmesinde oynadığı rolden dolayı PKK ve Kürtlerden özür
    dilemelidir." (Fırat Haber Ajansı, 12.09.2011) şeklindeki sözleri,
    PKK-israil ilişkilerinin ve işbirliğinin üstünü örtmeye yönelik
    çabadan öte bir anlam ifade etmiyor.

    Zira, M. Karayılan'ın israil yöneticileriyle olan ilişkileri onun bu
    sözlerini boşa çıkartıyor. M.Karayılan'ın, israil yetkilileriyle
    temasını deşifre eden kişi, PKK lideri Abdullah Öcalan ile israil
    yetkilileri arasında geçmiş dönemlerde ilişki tesis eden Yahudi-Kürt
    kökenli Davut Bağıstani.

    PKK-israil ilişkilerinin kilit ismi Davut Bağıstani, hâlihazırda
    merkezi Erbil'in Aynkawa semtinde bulunan israil-Kürt Enstitüsü'nün
    başkanlığını yürütmekte olup, üç yıldan beri aynı yerde yayınlamaya
    devam ettiği "israel-Kurd" adlı dergide Yahudi-Kürt işbirliğinin
    önemine vurgu yaparak, PKK'nın da propagandasını yapan bir kişi.

    Davut Bağıstani, Erbil'de Kürtçe yayınlanan Rudaw Gazetesi'ne verdiği
    bir beyanatta; "1967'de israil Başbakanı Golda Meir ve israil Savunma
    Bakanı Moşe Dayan ile tanıştığını, israil'in şimdiki Cumhurbaşkanı
    Şimon Peres ile 1970'te tanıştığını ve anılanla 34 yıllık dostluğunun
    bulunduğunu" belirtiyor.

    "Eşi Piyanka'nın da Yahudi asıllı bir Alman
    olduğunu" söyleyen Bağıstani, Murat Karayılan'la ilgili olarak da;
    "israil devletinin kuruluşunun 60. yıldönümü münasebetiyle, israil'de
    düzenlenen törenlere resmi davetli olarak 08.05.2008'de katıldığını,
    bir hafta süren israil ziyareti sırasında görüştüğü Cumhurbaşkanı
    Şimon Peres'e PKK/KCK Başkanı Murat Karayılan'ın bir mektubunu elden
    teslim ettiğini ve aldığı cevabi mesajını Irak'a dönüşünde
    M.Karayılan'a ilettiğini, ayrıca MOSSAD yetkilileriyle de zaman zaman
    görüşmeler yaptığını" (Rudaw Gazetesi, 19.05.2008) itiraf ediyor.

    Davut Bağıstani, Erbil'de Kürtçe yayınlanan Çetir Gazetesinde yer alan
    bir söyleşisinde de; "Türk Ordusunun 1995 yılında Zap, Haftanin, Gara
    ve Çemço bölgelerine operasyon yaptığı sırada, Abdullah Öcalan'ın
    yanında bulunduğunu" belirtiyor.

    Barzani ailesiyle de ilişkisini
    gizlemeyen Bağıstani, korunduğunu da itiraf ediyor. Bu hususta; "Bazı
    islami grupların, Kürt-israil ilişkilerinin geliştirilmesi amaçlı
    çalışmalarından rahatsızlık duyduklarını, bu nedenle kendisine yönelik
    bir suikast eylemi planının Neçirvan Barzani'nin müdahalesiyle
    bertaraf edildiğini" (Çetir Gazetesi, 19.07.2010) açıkça dile
    getiriyor. ilginç değil mi?

    Âdeta bir "israil Misyoneri" gibi hareket eden D.Bağıstani'nin bu
    itirafları ortada dururken, M.Karayılan'ın sözlerinin hiçbir anlamı
    kalmıyor.

    Türkiye ve iran'ın, PKK ve PJAK kamplarına yönelik düzenledikleri
    operasyonlardan rahatsızlık duyan D.Bağıstani, "israil-Kürt Enstitüsü
    Başkanı" sıfatıyla 05.09.2011 günü Erbil'de, BM, BM Güvenlik Konseyi
    ve Avrupa Birliği'ne yaptığı çağrıda; "Türk ve iran rejimlerine
    yönelik acilen harekete geçilmesini" (e-kurd.net) isteyecek kadar
    ileri gidiyor, PKK ve PJAK'ın hamiliğini üstleniyor.

    Öte yandan, israil'de çıkan Yedioth Ahronoth Gazetesi'nde, "Ğay Bahor"
    imzasıyla yayınlanan bir makalede de, dikkat çekici şu hususlar yer
    almıştır:

    "PKK'nın Silvan'da 13 askeri öldürdüğü 14 Temmuz günü, DTK 850
    delegesiyle toplandığı Diyarbakır'da özerklik ilan etti. Aynı gün
    Suriye'de 12 Kürt partisi ortak bir karar alıp Suriye yönetiminden
    özerklik talebinde bulundu. Suriye, Irak, iran ve Türkiye'deki
    muhtelif Kürt unsurlar, yavaş yavaş büyük bir devlet olmak için
    birbirleriyle bağlantı kuruyorlar. Kurulacak Kürt devleti Güney Sudan
    gibi, israil'in yakın müttefiki olacaktır. Kürtler kendilerini
    Yahudilere daha yakın, ikiz kardeş gibi görüyor.

    Göreceksiniz, israil düşmanı 4 devlet (Türkiye, iran, Suriye ve Irak), israil dostu bir
    Kürt devletini doğurmak için parçalanmak zorunda kalacak." (Yedioth Ahronoth, 28.07.2011) Bu sözler de israilli bir Yahudi-Siyonist'in itirafı.

    Türkiyeli Yahudi işadamı ishak Alaton ile BDP Diyarbakır Milletvekili
    Leyla Zana'nın konuşmacı olarak katıldıkları Bilgi Üniversitesi'nin
    (istanbul, 08.04.2011) "Barışı Kurmak" konferansında kucaklaşarak;
    "Kürtlerin Türkiye'den ayrılmak isteyip istemediklerinin referanduma
    sunulması ve Abdullah Öcalan'ın imralı'dan çıkarılıp ev hapsine
    alınması" yönünde dillendirdikleri ortak görüşlerini de hatırlayalım.

    israil'in ve Yahudi lobisinin, PKK ve diğer Kürtçü unsurlarla olan
    ilişkilerini "hayali" olarak yansıtarak, gerçeği bir türlü görmek
    istemeyen bazı medya organlarının ve yazarların, şimdi ne
    düşündüklerini merak ediyorum.

    Sinan Sungur
    Odatv.com
    0 ...