'bir erkek' düşünün ki; aşkına sahip çıkmak için çırpınan. ''bundan sonra kimseye dönmeyeceğim sırtımı, içimdeki sevgime ne olursa olsun sahip çıkacağım ve bu hayata göstereceğim ki, ben de severim lan! ben de üzülürüm! ben de ağlarım! acıysa, acı! çileyse, çile! bu hayatta var olacağım ve kimsenin hayatından artık çekip gitmeyeceğim! kimse mutlu olmak için sevmez ki zaten. kim demiş aşk mutluluktur? ben alnındaki sivilcesinden çoraplarına kadar, her şeyiyle ve olduğu, olabileceği ve oldurabileceğim kadar seveceğim! gerekirse ailemi de alacağım karşıma. gerekirse dostlarımı da yitireceğim ama diyeceğim ki: 'ben, sevdim be!' işte o zaman hüznüm gerçek, işte o zaman gözyaşım değerli, işte o zaman adam gibi adam olacağım!'' diyen 'bir erkek' gün gelince üzüleceğini ve saracağı yaralarda kullanabileceği tek merhemin, kendine açmış olduğu kapanmaz yaralar olacağını bilen 'bir erkek'. önce fedakarlıklar başlayacak, ''sen üzülme yeter ki...''ler ile başlayan... ölme dese, hiç ölmeyecekmiş gibi hissedecek. ümitsizlik mi? o da ne ? çelikten set çekseler yarar geçer bu duygu! maddeler, karşısında bir hiçtir duyguların. üzülmeler bile güzeldir, gülerek geçen boş vakitlerinden. aşık olmak, aşka hazır olmadan olmuyormuş meğer. ondan önce hayatından geçen tüm herkes anlamsız, ondan sonraki gelebilecek tüm herkes önemsizdir. ama bu hırs, bu tutku zararlıdır. 'bir erkek' bilemez yarın onu neyi beklediğini, umurunda da değildir zaten. ama hayat... ama zaman... insanoğlu o kadar çaresizdir ki bu iki kavram karşında; işte o vakit, kapana sıkışmış bir fare gibi bekler zamanı, ve kanserli bir organ gibi yaşamaya mecburdur hayatını! bunları göze almıştır, korkaklık sezmez ve olabildiğince daha da cesurlaşır(savaşta en çok darbe alan, en çok hasarı verir). küçük kavgalar başlar önce, günlerce küsmeler ile biten. sonra küçük küsmeler başlar, günlerce kavga ile son bulan. ''ben ne yaptım ki bu kadar trip atıyorsun?'' söyleyemez 'bir erkek' içindekini(benden önceki sevgilin neler yapmış, ona bir şey yok! ama biz yapınca kıyamet kopar!). lakin bilemez ki 'bir erkek' yaraya tuz basmaya çalışmak ile ne kadar acıtabileceğini! tepkiler anlamsızlaşır 'bir erkek'in gözünde. ''ben şimdi ne yaptım?'' hayatında en çok kullandığı soru cümlesi olur. ama aslında yanlış soru soruyordur 'bir erkek'. sorması gereken ''ben ne yapıyorum?'' olmalıdır. ve o makul son mutlaka gelir... herkesin öleceği, her şeyin sonu olduğu düşüncesi... hayattan vazgeçmek gibi, kanserden ölmek gibi, baktığın yaşlı hastanın senin kollarında can vermesini izlemek gibi, yaşamak gibi, ölmek gibi, ''var oldum'' deme anı! ''bizim niyetimiz kötü değildi, biz biliyorduk'' ile başlayan cümleler... anlayış ile kapanan ama asla iki tarafın da anlayamadığı vedaya hazırlık konuşmaları... beklediğin günler geldi 'bir erkek'. acını çek şimdi adam gibi! seve seve git ve vazgeç şimdi ondan! ve ona de ki: ''hatırlanacaksın sen! bir dikiş yarası gibi! ama şimdi git, git ki gidebileyim...''
eksik olan yerler de var belki, belki de kimsine fazla. ama sonu mutlaka aynı olacaktır.
nereden mi biliyorum?
imza: bir erkek