bir erkeğin hayatındaki en zor aşklardan birine girmesidir. eğer "hatun" karşılık veriyorsa ne âlâ. vermiyorsa vay hâlinize.
olgun kadın şarap gibidir (bkz: yillanmis sarap/@bl). demek lazım gelir ki, insan kendisine karşılık olarak gördüğü, gözlerindeki ateşi yakan, gözlerindeki ateşle yandığı ve sadece bedensel değil, çok derinden gelen ruhsal arzularla titrediği herhangi birine aşık olabilir. bunun yaş, para, fiziksel güzellik gibi kriterlerle doğrudan alakası yoktur, varsa bile -ki azdır anlık çarpılma -yıldırım- etkisine yeterli açıklamayı getirecek kadar sağlam değildirler.
söylenecek ki, "yaşca büyük kadın, her yerinden belli ediyor yaşını. gözlerinin feri sönmüş, elleri kırışmış, nasıl aşık olursun?"
"bu bir zevk meselesidir" deyip geçmek mümkün değil. herhalde olunmaz. insan, kolay kolay kendi canlılığına rakip bir ışıltıyı yakalayamadığı birine tutulamaz.
çiçek bile seçerken daha sağlıklı, daha parlak, daha kokulu olanını tercih ederiz. yani aşık olurken hormonal salgıların uyumundan tutun, odaklanma sağlayan -göz olsun, alın açıklığı olsun- bazı dış görünüm unsurlarına, halet-i ruhiyeye, çalan müziğe... kadar binbir etken bulunurken, insan kolay kolay yanına alamayacağı, kucağına oturtamayacağı, belini sıkıp, kalçalarını kasıklarına tüm gücüyle dayayamayacağı bir hanımefendiyi aşk rüyalarında göremez. mümkünâtı yoktur.
tabi burda mesele aşk, yani çözümsüz ve analizi boşa vakit kaybından öteye gitmeyen bir mesele olduğu da en baştan belli. yani yukardaki laf salatası midelere giden iki cips kırıntısından daha fazla anlam ifade etmemeli. yani bilinmez bir şey bu, yani konuşmak zevkli ama yersiz.