"tarikat olayı türkiye'de en geç ne bileyim ben 1900'lere, 1920'lere kadar götürülüyor, hayır öyle değil. tarikat aslında 17'nci yüzyıldan itibaren ve 18'nci yüzyıla kadar giden bir evrenin içinde anlaşılması gereken bir konudur. bu konu türkiye'de katiyen üzerinde durulmuş olan bir konu değil. yani hiçbir yerde alman dergilerinin dışında hiçbir yerde bu işin daha 17'nci yüzyıla gitmek suretiyle incelenmesi gerektiği konusunda bir iz bile görmedim. mesele şöyle galiba; 17'nci yüzyıldan itibaren ve 18'nci yüzyılda bilhassa 18'nci yüzyılın sonuna doğru bütün tarikat aleminde bir şahlanma var. bu şahlanma nij17'nci yüzyıla gitmek suretiyle incelenmesi gerektiği konusunda bir iz bile görmedim.
mesele şöyle galiba; 17'nci yüzyıldan itibaren ve 18'nci yüzyılda bilhassa 18'nci yüzyılın sonuna doğru bütün tarikat aleminde bir şahlanma var. bu şahlanma nijerya'dan kuzey afrika'ya osmanlı imparatorluğu'na ve daha sonra da kafkaslara kadar giden bir şahlanma.
ama bu şahlanmayla birlikte bir strateji değişikliği meydana geliyor. yani tarikatın ne yapması gerektiği konusunda yeni bir görüş var. bu görüşü işte bizde bu şahlanmanın en önemli temsilcisi olduğunu bildiğimiz mevlana halit bağdadi veya şehrizori'ye dönmemiz gerekli. bu kişi çok ilginç bir şekilde nakşibendi tarikatının kendi adını taşıyan halidi kolunda çok önemli değişiklikler meydana getirmiştir. bunlar taktik ve strateji değişiklikleridir ve bunu ifade eden bir kelimesi var, belki yapılmak istenenlerin tümü o kelimeden ortaya çıkabilir. siyaset-ül irşat yani önderlik siyaseti, size önderlik öğreteceğim, önder olmayı öğreteceğim ve önder olacaksınız. şimdi bunu bilmeyen kimseler ki bence bu cumhuriyet devrinin düşünce tarzının bir ögesidir, bir şeklidir. bunu bilmeyenler, etüt etmeyenler aynı zamanda nakşibendi tarikatının bu yeni stratejiyle 19'uncu yüzyılda bütün anadolu'yu nasıl fethettiğini hiçbir zaman anlamazlar ve bundan dolayı da böyle bir tabanın mevcut olduğunu, daha bu işe başlamadan önce yani bu tarikatları gözden geçiren o 1920'lerde meseleyi gözden geçirenlerden çok daha önce anadolu'da bir nakşibendi tabanının teşekkül ettiğini anlamaları gerekir.
tarikatları gözden geçirdiğimiz zaman onların bir teşkilatlanma şekli olduğunu da hatırlayıp da teşkilatlanma şekillerinin nasıl zamanla değiştiği konusu üzerinde durmamız gerekir. mesela şöyle diyeyim; şimdi endüstri topluluğu 19'uncu yüzyılın getirmiş olduğu teknolojiyi vs. bütün bunlar birlikte bir geleneksel toplum patlaması veya bir değişmesine müncer olmuştur. bu birçok yerlerde yazılmış olan bir konudur. yani geleneksel yapıların 19'ncu yüzyılda değişmiş olması. fakat onunla birlikte buna karşı gelebilmek için bu yeni yapılanmalarda insanlarla nasıl üst idareciler nasıl ilişkiler kuracağı konusunda yine bizde çok az bilgi var. mesele şöyle sanıyorum; genel basitleştirerek söylemeye çalışıyorum. bütün bu kabuk değişiklikleri, 19'uncu yüzyılda geleneksel toplumun değişmesi daha önce çok az görülen bir hadiseyi karşımıza çıkarıyor. o da büyük kitleler meselesi ve büyük kitlelerin idare edilmesi meselesi. büyük kitlelerin idare edilmesi aslında kendi başına bir problem ve bu problemin bir cevabı var, bir 19'uncu yüzyıl cevabı var. Yani bizde emperyalizm üzerinde vs. üzerinde çok durmuş olan kimseler var, fakat 19'uncu militarizminin zorunlu olan bir militarizmin üzerinde duran çok az kimse var. yani şunu demek istiyorum ki; 19'uncu yüzyıldan itibaren bu büyük kitleleri idare etme kendi başına yeni yaklaşımlar, yeni teşkilatlanma yaklaşımlarını ortaya çıkarmıştır. bunların işte bir tanesi militarizasyon veya insanları birlikte bir yere sevk etme, mobilize etme."