Şimdi bakarsak; hukuk da demokrasi de şüpheli kavramlardır aslında. Hep hakettiğinden fazla saygı görür. Hep ideal olanının çok güzel bir şey olduğu söylenir ama hiçbir zaman idealinin örneğine ulaşılmaz.
işte o hukuk, 13 yaşında bir kız çocuğunun tecavüzcüleriyle kendi rızasıyla cinsel ilişkiye girdiğine hükmetti Türkiyede. Artık hukuk ya da insan haklarıyla ilgili konuşacak bir şey kaldı mı, kestirmek çok güç. Anca durumdan haberdar olan milyonlarca insanın küfrüyle konuyu anlatabilmek mümkün.
Şimdi oturup anayasa mı konuşalım, demokrasi mi konuşalım? Yargı kurumları öyle mi olsun böyle mi olsun? Kanunları tekrar bir gözden mi geçirelim?
Peki bizim devletimiz ne zaman tüm bunları bir tarafa bırakıp, 13 yaşındaki bir çocuğun sadece bir çocuk olduğunu, onun daha yaşanmamış koca bir hayatı olduğunu içine sindirecek. Nüfus kütüğüne kaydetmekten başka o çocuğu ne zaman kendi kayıtları altına alacak? Bu devlet ne zaman kendi çocuklarına sahip çıkması gerektiğini anlayacak?
Hatırlar mısınız, Süleymen Demirele Türkiyeyle ilgili bir soru sorulduğu zaman lafa "Türkiye demokratik bir hukuk devletidir" diye başlardı hep. Demokrasi gidip iktidar partisini seçmek, hukuk olan biteni yasalara uydurmak demek çünkü.
Şimdi de küçük bir çocuğa toplu tecavüzü kanunlara uydurdular.
Devleti eleştirsen bölücü olursun.
Hukuk kararlarını eleştirsen hain olursun.
Ya vicdan? Biz ne zaman vicdanımızı demokrasi ve hukukun önüne koyacağız?
Şimdi bundan yüzlerce yıl önceki krallıklara, padişahlıklara bir dönüp bakalım. Onların da yasaları vardı. Taç takanın söylediği hukuktu, kanundu işte. Şimdi nasıl köhne, eski ve çağdışı görünüyor değil mi?
Peki bundan yüzyıllar sonra, bugüne bakan o çocuklar, bugün tecavüze uğrayan çocuklar, bugünün "demokratik hukuk devleti" hakkında ne söyleyecekler? ilkel diyecekler, sapkın diyecekler, vicdansız diyecekler!
Gelin artık şu demokrasi mücadelenizden, hukuk mücadelenizden vazgeçin. Yetmedi mi çocukların yanan canları? Vicdan için hangi hakimin hakemliğine ihtiyaç var? Görmüyor musunuz? Hayatlar mahvoluyor.