--spoiler--
Dinle düştüm ve ilginç şeyler buldum. Şu köklere, otlara bak. Hiç bu bitkileri merak ettin mi? Şu bitkiler hissedebilir hatta anlarlar. Ağaçlar, bu fındık çalılığı. Onların acelesi yok. Biz etrafta koşuştururken ve basmakalıp konuşurken. Bu içimizdeki doğaya güvensizliğimizden kaynaklanıyor. Her zaman bu şüphecilik, telaş ve durup düşünecek zamanımız yok.
dünyanın sonuna kadar sür,
bakırdan hulohop'un bütün bunları görmen için.
Adımlarına cevap verene kadar,
Küçük bir iz olabilir,
Dünya neşeli ve güçlü sinyaller veriyor,
Her kuvvetli kemiğe.
--spoiler--
tarkovsky ile filmleri üstüne yapılan bir röportajdan:
- Fransızlar için "Ayna" Proust'un, belleğin dünyasını çağrıştırıyor.
- TARKOVSKi: Proust için zaman zamandan öte bir şey. Bir Rus içinse bu bir problem değil. Proust için daha çok yayılmak, açılmak sözkonusu. Biz Ruslarsa kendimizi korumak zorundayız. Rusya'da çocukluk anıları, geçmişle hesaplaşmak, pişmanlık üzerine yoğunlaşmış çok güçlü bir edebiyat geleneği vardır.
- "Ayna"da bu gelenekten mi?
- TARKOVSKi: Evet, zaten bu film Rus seyircisi arasında birçok tartışmaya yol açtı. Bir gün filmin gösteriminden sonra, halka açık olarak düzenlenen tartışma iyice uzamıştı. Gece yarısından sonra salonu temizlemekle görevli temizlikçi kadın geldi ve artık salonu boşaltmamızı istedi. Filmi daha önce görmüştü ve tartışmanın niye bu kadar uzun sürdüğünü anlamıyordu. Bize, " Aslında herşey çok basit: Birisi hasta düşer ve ölümden korkmaya başlar. Birden başkalarına yaptığı kötülükleri hatırlar. Özür dilemek, kendini afettirmek ister" dedi. Bu basit kadınn herşeyi anlamış, filmdeki pişmanlığı kavramıştı. Ruslar içinde bulundukları zamanı yaşarlar. Edebiyat da yalnızca bu zamanla yapılır ve basit insanlar bunu çok iyi anlar. "Ayna" bu anlamda biraz da Rusların öyküsüdür. Pişmanlıklarının öyküsü. Salondaki eleştirmenler filmden hiçbirşey anlamadıkları halde, ilköğrenimini bile bitirmemiş bu kadın bize kendi gerçeğini, Rus halkının pişmanlığı gerçeğini söylüyordu.