oh lovely art, in how many grey hours,
when life's fierce orbit ensnared me,
have you kindled my heart to warm love,
carried me away into a better world!
how often has a sigh escaping from your harp,
a sweet, sacred chord of yours
opened up for me the heaven of better times,
oh lovely art, for that ı thank you!
schubert'in an die musik adlı operasında, sanat için yazılmış bu güzel sözleri okurken anlamalıydım böyle tarifsiz coşkuyla karışık mutluluklar yaşayacağımı.. sanatın sonsuz ışığını hissederken, insanların neşeli şarkıları dansları eşliğinde yorumlarken, tiyatro sahnesinin benim için bir mabed olacağını gözlerim dolarak farkedeceğimi tahmin edemezdim. ağzında sigarasıyla daktilosuna hükmeden bir yazarın yaratacağı öyküler, şiirler, romanlar.. kırların yeşilliğini insanların gülen yüzleriyle birlikte resmeden ressamların tabloları.. bambaşka bir düzlemde akıp giden farklı boyuttaki matematiksel çizgilerin onlarca enstrümanla birlikte notaların yarattığı ezgilere döken kompozitörlerin eserlerini.. dijital oyuncakların bizler için birer tehlike olmadığını filmlerle, fotoğraflarla gösteren çeşitli yönetmenlerin ve fotoğrafçıların verdiği emeklerle ortaya çıkan yaratılar...
onların eserlerini ancak goethe en iyi şekilde övebilir; "bilde, künstler! rede nicht!"