kilo almak isteyenlere tavsiyeler

entry497 galeri
    55.
  1. öncelikle, bu konuda uzman bir doktor tarafından yardım alınması gerekir kanaatindeyim. he diyorsanız ki, ya bırak a me ke, tavsiye dedik işte, hemen haddim olmayarak bir kaç tavsiye yazayım efenim:

    + efenim geceleri veya sabahları, artık ne zaman uyuyorsanız, uyku arasında uyanın ve bir şeyler yiyin. bu tablet çikolatalardan olabilir. (toblerone tavsiyedir, ehehe bunu sevmeyen insan görmedim) ama kalorisi mümkün olduğunca fazla olsun. örneğin antep fıstıklı olabilir çikolata, veya karamelli. bitter tercih etmeyin bence. (zira bitter hakkında şöyle genel bir yanılgı var. bitter: regli döneminde yenen şey. hayır efenim öyle değil aslında, öyle olsa demezler mi adama sen ne bok yemeye bitter yiyorsun diye, derler efendim derler, yemese de yedi derler, nerde görülmüş bir erkeğin adet olduğu?) veya bu puding olabilir, bir pasta olabilir, kalorisi fazla herhangi bir tatlı olabilir. üstüne de bir bardak soğuk su, oh mis. sonra uykunun huzurlu kollarına atarsınız kendinizi tekrar. rüyanızda baklavalar sizi kovalar, arkanızdan şöbiyetler ağlar. ama ağlarsa profiteröl gerçek ağlar, gerisi yalan ağlar, bunu unutmayın.

    + alkol kullanıyor musunuz? ben kullandığınızı farz ederek yazıyorum. kullanmıyorsanız burayı okumanıza gerek yok.

    - efenim viski tercih edebilirsiniz alkol almak istediğinizde. yanında da yine çikolata.

    - rakı içiyorsanız (ki rakı içen insan ne de güzel insandır. nerede rakı içen biri varsa üstad diyesim gelir, hemen zülfü livaneli dinletesim gelir, bu benim ki sevda değil diyesim gelir, ülkeyi kurtarasım gelir, nolcak bu aziz baba'nın hali diyesim gelir, ahh bu elimdeki ata yadigarı, ilk kadeh atam için kalksın diyesim gelir, lan olum neden leblebi almadınız atam'ın ruhuna üflerdik diyesim gelir, hemen komik bir şeyler anlatasım, dinleyesim gelir.... bu böyle sonsuza kadar gider efenim. kısacası rakı içen insan candır can.) yanında meze olarak hafif şeylerden ziyade ağır şeyler tercih edin. örneğin kavun, karpuz, üzüm, ananas, mango, böğürtlen, ahududu, hindistan cevizi, gibi her ne kadar egzotik de olsa; faydalı besinler kilo almanıza yardım etmez. bilakis vücudun milyonlarca nöronlarını bir araya getirerek (nöron farklı bir şeydi sanırım ama neyse başladık, du bakalım nerde bitircez) endoplazmik retikulumları falan dengeler. klorofilleri düzene sokar. lipofuksin pigmentine iyi gelir. fotosentezi kolaylaştırır. o yüzden meyve yemiyoruz efenim. sebzeye ise hiç girmiyorum.

    et yiyoruz efenim et. peki ne eti yiyoruz? balık mı yiyoruz? hayır efenim balık çok faydalıdır, her ne kadar rakı balık kankiliğine ihanet etsek de, amaç kilo almaksa o güzelim mezgitlerden, çupralardan ve levreklerden uzak duruyoruz. kırmızı et reyonuna yöneliyoruz. kırmızı et fiyatlarını görünce şöyle bi içimizden "lahn!" dedikten sonra balık reyonuna tekrar göz atıp "yok kilo önemli fiyattan" diye düşünüp (ama aynen böyle düşünüp, farklı düşünürseniz olmaz) yağlı etlere göz atıyoruz. en ideal olanı ve en lezzetli olanı hiç tartışmasız kuzu kaburgadır. yeterli miktarda kaburgamızı alıp, güzellllce mangalın üstüne dizip ateşi.... neyse o konular farklı mevzulardı. kaburgamızı pişiriyoruz. ve rakıyla birlikte afiyetle yiyoruz. peki yanında başka bir şey yemiyor muyuz? bu zıkkım tek meze ile olmaz, senin rakı kültürüne sıçayım dediğinizi duyar gibiyim. hayır efenim. sizi tek meze ile bırakamam. bu benim asli görevim. yanına böyle derisi üzerinde bir veya iki parça da tavuk pirzolası yapıyoruz, ve derileri ile birlikte yiyoruz. sonuna da sucuğumuzu yapıp rakının dibini bulup, helva tatlımızı yapıp afiyetle yiyoruz. oh, mis.

    - he diyorsanız ki ben rakı sevmem (o zaman çok üzülürüm, bir an böyle gözlerimi yere deviririm, ayak baş parmağımla halıyı eşelerim, yavaşca kafamı havaya kaldırırım, emrah bakışı eşliğinde şunları söylerim) o zaman vodka var efenim. vodka da gayet güzel kalorili bir hale getirilebilir. red bull diye bir şey yapmış insanlar. öyle ki içen insan uçuyor falan. vodka redbull karışımımızı badem, antep fıstığı, kaju gibi çerezlerle içiyoruz efenim. (vodka enerji içeceği karışımının sağlığa zararlı olduğu söyleniyor, bu konuda araştırma yapmadan içmeyin efenim. ondan sonra mortanzi olursunuz, yazık olur)

    + yemekler konusuna dönelim efenim. sebze diye bir kavram artık sizin yemek kültürünüzden bir süreliğine çıkıyor. artık yiyebileceğiniz tek sebze; 1.5 iskender üstündeki 1-2 yaprak maydanozdan ibaret. türk mutfağının inanılmaz lezzetleri ile kendimizi sarhoş ediyoruz efenim. iskenderler geliyor, adana kebaplar gidiyor, çağ kebabı geliyor, oltu kebabı gidiyor, konya geliyor tandır ile birlikte geliyor, karabük geliyor kardemir çelik ile birlikte gel... yok bu başkaydı.

    +sabah uyandıktan sonra, anneye koşarak gidip sırtına zıplamak suretiyle, sırta bir koala gibi yapıştıktan sonra "günaydın, bana kahvaltıda mantı yap anne, öğle yemeğinde yağlama yap,akşam yağ mantısı yap, öğün araları için yaprak sarması istiyorum anne!" şeklinde bağırarak bir yandan da ayağımızla anne kişisini "kışt kışt" şeklinde dürtüyoruz. hiç bir anne böyle bir isteğe karşı koyamaz efenim. gözleri dolarak "yavriiiiim" der ve hemen mantı hamurunu açmaya koyulur.

    + öğün aralarında ise amerikalıların fast food dediği biz kayserililerin kısaca "meg dağğnıldts" diye çağırdığı restoranlara akın ediyoruz efenim. ordaki çalışan arkadaşla göz teması kurmaya çalışarak (bu işin en zor kısmı) biraz debeleniyoruz. göz teması saniyelik de olsa yakalandığı an, siz ağzınızı bir balığın nefes alışı misali açıyor gibi yapıyorsunuz. ve o anda o sihirli kelimeler çalışan arkadaşımızın ağzından dökülüyor: "mek danıltsa hoşgeldiniz, siparişinizi alabilir miyim?" tam o esnada zafer kazanmış bir komutan edası ile çalışan arkadaşa siparişinizi verecekken, arkadaşın size değil, yanınızdaki müşteriye seslendiğini farkederek ve onun "ööğğ bi hamburger ver gızım, yannız gola ziğro ossun" sözlerinden sonra mek danılts ve kalorisiz kola ironisini biraz irdeledikten sonra, bakın size sesleniyor, hemen siparişi veriyoruz. tavuk yerine etli menüler seçiyoruz. big mek menü idealdir ve lezzetlidir, yanına da ekstra sadece 1 hamburger diyoruz ki havamız olsun. bunları zorla yiyoruz efenim, bitirene kadar.

    + peki hep et dedik ya vejeteryansanız? hiç merak etmeyin, çözüm ortağınız vendetta her şeyi düşündü efenim. hamurşi diye bir şey var. size japoncadan fırlama bir kelime olarak gözükse de anlamı: hamurla yapılan iş. hani ne bileyim böyle hamurla hepimiz zaman zaman iş yapmışızdır. mesela bankada hep karşılaşırız efenim, adam gelir ben bankaya 3 kilo undan yaptığım hamuru yatırcam gibi. neyse konuyu saptırmayı hiç sevmem, hemen özümüze dönelim. hamur işi için gidiyoruz fırına alıyoruz böyle ne idüğü belirsiz yağlarla yaptıkları açmaları, yanında 8 şekerli çayımızla yiyoruz. ardından yakıyoruz uzun marlboro sigaramızı, oh mis.

    + öğlen; geliyor börekler, gidiyor keteler efenim. evet durduramıyoruz, geliyorlar ve gidiyorlar. akşam eve gidiyoruz annemize doğru koşarken, "çocuk git başımdan belimde 3 tane fıtık oldu atlayıp durma sırtıma" şamarını yedikten sonra makarna istediğimizi belirtiyoruz. makarnamızı da mantarla sevgili ederek mesut ediyoruz. yanında kolamızı içiyoruz, oohhhh misss.

    vel hasılı kelam efenim, bu entry'den anladığımız şudur ki, kısa ve net yazdım, benim kilo vermem imkansız. benim yemek programıma uyarak size kaç kilo aldırabiliriz acaba bunu öğrenelim.

    saygı, sevgi ve diğerleri...
    0 ...