ufak hayallerim vardı, gerçekleştirilmesi zor olmadığını sandığım.
çok paramız olmasın, ufacık bi evimiz olsun yeter derdim de arkadaşlarım kızardı dilek kapılarının açık olduğu vakite gelir de kabul olur, konuşma öyle diye.
ne bileyim yakışıklı olmasına gerek yoktu, boyunun benden uzun olmasına bile gerek yoktu, olursa iyi olurdu ama önemli olan yanyanayken çok mutlu olmaktı.
güzel sözler söylemesine de gerek yoktu , ben zaten bilirdim beni sevdiğini, önemsediğini.
karakteri düzgün olsaydı bi tek. i̇yi bi insan olsaydı yeterdi.
yetmedi.
karşıma çıkan/çıkabilecek en düzgün insanı sevemedim ben.
sevmek kriterlere bakmıyordu biliyordum da başıma gelmesi kötü oldu işte.
çok yakışıklısı, zengini, v.b geldiğinde karakterini beğenmedim ya da ısınamadım dedim de;
karakterlisi geldiğinde de atmadı ya bu kalbim
ne desem bilemedim, karşımdaki inanırken tüm samimiyetime
en çok şüphe eden ben oldum kendimden.
ne söylesem zayıf kaldı yanında, öyle göründü ama gerçek oydu.
değiştirmeye çalıştım, çalışıyorum.
hem onun için hem kendim için.
biliyorum o çok daha iyilerini hakediyor, en mükemmelerini.
buna rağmen bencillik yapıp çabalıyorum ama çabalamakla olmuyormuş.
o lanet olasıca his, gidip en saçma kişilere hissediliyormuş.
tıpkı onun bana, benim de zamanında başka birine hissettiğim gibi.
artık atmıyor bu kalbim kimseye atmıyor.
zamanında o kadar hırpalamış o kadar tüketmişim ki kendimi, o kadar yanmışım ki biri için, doğamıyorum küllerimden şimdi.
yoruldum artık çok mutlu taklidi yapmaktan.
her şey yolundaymış gibi davranmaktan,
tebessümlerle geçiştirmekten tüm soruları
yoruldum artık uzanan elleri geri çevirmekten.
yeniden sevebilmek istiyorum, yalnızca onu. adını duyduğumda, elini tuttuğumda heyecanlanmak istiyorum..