herkesin neyi nasıl algıladığından çok, söylenen tümcenin insanların psikolojisinin bozulmaya başladığını örneklemesi açısından önemi olduğunu düşünmekteyim. ruh sağlığımız bozulmaya başlamış, kötümser/ olumsuz/ genellemeci bakış açısı iliklerimize kadar yerleşmiş. ve bu maalesef geniş kitlelere sirayet etmiş, uzanmış gitmiş. yani zamanında bize etiketlenen hasta adamlığa tekrardan soyunmaya kasmak üzerinde düşünülmesi gereken. sağa bakıyorsun ağızdan salyalar akıyor sola bakıyorsun solda öyle. farklılık yok.
deniliyor bu hanımın linç ekibinin yeni hedefi oluverdiği. o bizde bir türlü yakalanamamış sağlıklı ilerici demokrasilerde bu tip söylemler haddinden fazla sorgulanır ve söylemin söyleyenin üzerine gidilir eleştirel zeminde. bunda aklı selim argümanlarla hatayı, kırılan potu anlatmakta ne var ki? ancak bu eleştirel zeminle kırmadan konuşarak sıkıntılar yaşayan kitleyi rahat bırakmış ve rencide etmemiş oluruz. yoksası kolay linç ekibinin yeni hedefi. maksat kimseyi linç etmek değil, maksat hatası olana hatasını göstermek! doğru mu köküne kadar doğru! değil diyorsan anlatacaksın argümanlar ışığında herkes dinleyecek.
duygu canbaş türk halkının bozuk psikolojisini minimal bir örnekle yansıtmıştır. psikolojilerin bozuk olması sorundur! depremle koskoca şehir insanından yola çıkarak terörle bağlantı kurmak nasıl bir ruh halinin göstergesidir? önce bu analiz edilmeli. yoksası zor yonca.
etki-tepki bağıntısı ve tetiklemeleri uzlaşıyla aşılamadıkça bu tip güdük sözlerle karşılacağız. üzülerek karşılacağız. ileri demokrasi nutku atarak avutacağız kendimizi. linç ekibi hınç alıyor diyerek kolayı yapıp çekileceğiz kenara.
edit: hatası olana hatasını aklı selim şekilde anlatmayıpta ne yapacağız? hatayı hatayla mı çözeceğiz birilerinin çok sevdiği şekilde.
işe bozuk ruh halimizi düzeltmeye çabalamakla başlamalıyız. yoksa iş işten geçecek. herkes ağzından çıkanı yüzeysel genellemeler şekliyle değerlemeyecek, uzlaşıdan beslenecek söylemler. insanlıkta, insancıllıkta bu çünkü.