öyle bir insan ki o; onunla konuşmak, küçük bir çocuğun sabah güneş doğarken denizi seyretmesi gibi. nasıl çocuk denizi gördüğünde heyecanlanır, denizi keşfetmeye çalışır ve o anın tadını sonuna kadar çıkarmaya çalışırsa, onunla konuşurken insan bunları yaşıyor. görünce heyecanlanıyor, onu tanımaya ve o güzel muhabbetinin tadını bırakmamaya çalışıyor. ve her seferinde denizi seyreden çocuk gibi söz veriyor kendi kendine "ne olursa olsun, denizi seyretmeyi, maviyi özlemeyi bırakmayacağım ölene kadar." diye.
ama akşam oluyor çocuk için. gidiyor, dönüyor kendisine çocuk kendisine verdiği sözü hatırlatarak. işte böyle birşey onunla konuşmak. bağımlılık yaparcasına bir yakınlık, bir anlayış onunla konuşabilmek.
ve evet belki bir gün o otobüs gerçekten uçabilcek.