çocukların seçimlerini belirleyenler değildirler. her iki anne de sadece annedir. çocuğunu dağa falan uğurlamaz, hatta haberi olsa kolundan tutup belki 2 tane de tokat atar. zira tanıdığım annelerin çoğu, haberim olmadı, hasret kaldım diye ağlıyordu.
türk annesi demişiz, sanki kürtlerin çocukları askerlik yapmışyormuş gibi olmuş. kastedilen bu olmasa dahi çıkan sonuç bu olmuş.
ayrıca pkk saflarında çatışan, gürcü, şerkes, türk ve hatta avrupalı insanlar vardır.
mevzu derin ama önemli olan milliyet, ırk, dil, din değil.
insanlar susmuş, silahlar konuşuyor, gürültülü, kanlı, şiddet dolu bir dil bu. anlamıyoruz ve çocuklarımın duymasını istemiyorum bu lanet dili.
çocukken dedemlerle kalırken diyarbakır'da bir gece'de 30 küsür havan toğu atışı dinlemiştik korkuyla, hatta bir tanesi bir okul arkadaşımın evine düşmüştü ve arkadaşım ölmüştü.
aslında orda yaşarken kendimi ıraklı, filistinli bir çocuktan pek de ayrı görmüyordum.çünkü o çocuk aklımla, düşman görüldüğümü, çeşmeye su almaya giderken karşılaştığımız özel timlerin bize nefretle baktığını ve eğer isterse oracıkta bizi tarayıp öldürecek hakkı ve yetkisi olduğunu biliyordum.
"tenlerimizin rengi farklı olsa da gözyaşlarımızın rengi aynıdır" diyor bir afrika atasözü. ne de doğru demiş, inci dişli zenci kardeşim.