Doğamız neden bu kadar ilginç? Birinin hakkında ne çabuk fikirlere varırız, ne çabuk tanıdığımızı iddia ederiz. Bazen de önyargılarla, genellemelerle geçiştiririz. Aslında ithamlardan ibarettir yaptığımız. insanız işte; kolayca kaçarız. Tanımayız, Tanımaktan korkarız
Kendimi bile tanıyamamışken karşımdakini iliklerine kadar tanıdığımı iddia ettim. Sözlerini duymazdan geldim, baktıklarını görmezden geldim, tenime dokunulduğunda hissizleştim. Özetle korktum. Karşımdakine mükemmel insan muamelesi yapamadım ama hep el üstünde tuttum. Hatalarını, eksiklerini dillendirdim ama hep değerli olduğunu da hissettirmeye çalıştım. Sevmekten korktum. Sevişirken ruhuma dokunulmasından korktum. Saçıma değen biç bir elin şefkatle okşamasına müsaade etmedim. Sevişmek sevmekle doğru orantılıydı bir zamanlar; Şimdiyse ruhsuzluğa çıkan yolda yalnız başıma yol almaktan ibaret.
Ne ara her şey bu kadar değersizleşti? En önemlisi ben ne ara bu kadar kendimden soğudum? Gelecekten niye bu kadar çok korktum? Birilerine suç atmak en kolayıydı. Düşündüm en iyi kurban yine ben(d)im
Hep bir elin sımsıkı beni kavramasını düşledim. Sıcaklığını hissettiğim her parmaktan ışık hızını kıskandırırcasına kaçmasaydım belki ben de gerçekten sevilebilirdim. Hep çok güzel gittim ben; sessizce, eksilerek ama geride bir şey bırakmadan, sövgülere boğulmadan, sevgiden eser götürmeyerek. Giden sendin denildi hep. Hâlbuki kalamayan bendim.
Çok üzgünüm düşlerimin adamı kalamamaktayım. Olmayacak duam olarak kal, Isınmayan tenimin düşlediği o sıcaklık olarak kal. Hep aradığım ama bulmaya korktuğumsun. Gelme bana, bulma beni, hep uzağım olarak, hiç bilmediğim bir yerde HOŞCAKAL