14 yaşındaydım..
liseye başlayacaktım. okullar tatildi, çabuk açılsın diye dört gözle bekliyordum. yaz tatiliydi ama bir yere gitmemiştik, nedendi hatırlamıyorum. 14 yaşındaydım. havalar diğer ağustoslara göre bir acayipti, ben ağustosta öyle bir kırmızı görmemiştim hiç, zaten kaç ağustos görmüştüm ki? hepitopu 14 tane, 14 yaşındaydım. amcamlar bizdeydi, balkonda uzun süredir memlekete gidemediklerinden konuşuyorlardı, lafı bile edilmemişken babam kalktı, şöyle dedi; "hadiyin gidelim!" evet sadece bu kadar. herkes bir şoke oldu ama kimse hayır demedi. 15 saatlik yola giderken planlar yaparsın, arabanı bakıma sokarsın, hazırlanırsın ya..? işte öyle olmadı, bir gariplik vardı sanki. 14 yaşındaydım. apar topar karar verildi; babam, annem, amcam, yengem, kardeşim.. alelacele hazırlanıp yola çıktılar, 99'dan başka ağustos yokmuş gibi.. 14 yaşındaydım. o zamana kadar evdeki en büyük yalnız kalışım belki de annemin markete gittiği zamanlardı, ilk defa anladım öyle olmadığını.. içim içime sığmıyordu, evde yalnızdım, çocuktum ya, yapabileceğim o kadar çok şey vardı ki.. 14 yaşndaydım. o güne kadar geceleri geç uyumak için çok mücadele etmiştim ama hiç kazanamamıştım, bu sefer kendimleydi kavgam, uykum gelmişti. hem daha önümde koskoca günler vardı, daha birçok gece istediğim kadar geç yatabilirdim değil mi? bir gece erken yatmaktan bir şey olmazdı. artık benim elimde değil miydi dizginler? öyleydi.. 14 yaşındaydım. saat 22:00 civarı falandı sanırım, yatağa girdim ve hemen uyudum. belki rüya da görmüşümdür hatırlamıyorum, sonra tuvalet için uyandım ama saate bakmamıştım, hatırlamıyorum. odam çok sıcaktı, o güne değin hiçbir ağustosta hissetmediğim kadar sıcak.. zaten kaç ağustos görmüştüm ki? belki serindir diye annemlerin yatağına yattım, zaten hep bahane aramışımdır ya yatmak için, neyse. 14 yaşındaydım. sanki gerçekten öyle gibi geldi, annemlerin yatağı daha bir serindi, yattığım gibi kapandı gözlerim, hâlâ hatırlarım; sabah uyandığımda kahvaltıya tost yapacaktım. 14 yaşındaydım. sabah tost yiyeceğim diye düşünerek uyudum ama pek öyle uyanmadım. 03:02'ymiş saat, bu sefer de bakmamıştım, zaten gerek de yokmuş, nereden bilebilirdim ki bütün gazetelerin benim uyandığım saati yazacağını..? her şey sallanıyordu, her şey.. annemlerin odasındaki o eski duvar saati yere düştü, dolapların kapakları açıldı, ne olduğunu anlamadım ama biliyordum; rüya değildi, iyi biliyordum.. ölüyor muydum acaba? aynadan, yatağın ortasında bağdaş kurup, kendi kendime sarılarak ağladığımı gördüğüm anı unutamam.. 14 yaşındaydım. 45 saniye sürmüş.. hadi ordan! külahıma anlatın siz! öyle bir 45 saniye yoktu benim için, kimse inandıramaz buna! durmuştu sallantı, ben hâlâ yatağın ortasında oturuyordum, ne yapmalıydım bilmiyordum ki? ne olmuştu? 14 yaşındaydım. herkes rastgele zillere basıyordu, kalkıp camdan baktım, kıpkırmızıydı her yer, sanki yağmur kırmızı yağmak istemiş de yağamamış gibi.. kapıyı açtım, herkes bağırışıyordu. tek bir kelime duydum; deprem(!) o güne kadar en fazla coğrafya dersinde duymuştum adını, en fazla bir kitabın sayfası kadar yakınlaşmıştım, hayatımın 14. ağustosuna dek.. 14 yaşındaydım. dışarı çıktım, herkes ağlıyordu, herkes birbirine sarılmıştı, annesine, babasına, abisine.. benim kimim vardı ki? bana kim sarılacaktı? evin önündeki parka doğru yürüdüm, her köşede bir insan vardı, o kadar istedim ki birilerine sarılabileyim.. 14 yaşındaydım. genç bir çift gördüm, hayli büyüklerdi benden, belli ki benim kadar korkmuş, birbirlerine sarılmışlardı. yanlarına yaklaştım, adam ayağa kalktı, sevinmiştim, gülümseyerek baktım yüzüne. şunlar döküldü ağzından; "önüne baksana lan, nereye bakıyorsun sen?" durdum o anda, bir adım geri attım. bana vuracaktı ki yanındaki abla engelledi, "dur ne yapıyorsun, ufacık çocuk daha görmüyor musun?" evet, ufacık çocuktum daha. o anda aynada ağlayan hâlim geldi aklıma, tek bir şey düşündüm; benim babam neredeydi..? 14 yaşındaydım. bir an babamı aramak geldi içimden, nasıl yapacaktım ki? nereden? neyle? biraz daha dolaştım, herkeste bir telaş vardı, kazma-kürek yüklü kamyonlar anlaşılmaz anonslar eşliğinde hızla sağa sola gidiyordu, belli ki yıkılan çok bina vardı, ben biraz daha dolaştım.. gün ağardığında daha da belliydi her şey, her yer, herkes.. 14 yaşındaydım. kaldırımda boş bir yer buldum, yan yatıp uzandım, ayaklarımı karnıma çektim, şortum vardı üzerimde, birkaç saat önce sıcaktan uyuyamazken şimdi kendimi donmak üzere gibi hissettim, ama yapacak bir şeyim yoktu. 14 yaşındaydım. ne yaptıysam kapatamadım gözlerimi, her deneyişimde etraf sallanacakmış gibi geldi, olmadı, yapamadım. etrafta gördüğüm herkes sokaklarda yarı çıplak namaz kılıyordu, beni dövmek isteyen namus bekçisi de. meğer ne çok müslüman varmış bizim oralarda.. 14 yaşındaydım. hiçbir şey yemedim o gün, yiyemedim, hem ne vardı ki yiyecek? sabah erkenden kalkıp tost yiyecektim halbuki.. o gün sadece etrafta konuşulanları dinledim; "bu deprem havadan geldi, yerden gelseydi hepimiz ölmüştük.", "taş taş üstünde kalmamış" 14 yaşındaydım. akşam olmuştu, yine parktaydım, o güne kadar bankların hep üzerinde oturmuştum, hiç altında yatmam gerekmemişti ki? 99'un ağustosuydu, 14 yaşındaydım. o gece gözlerim açık uyudum, ellerim birbirinde, dizlerim titriyordu.. bir arabanın farı rahatsız etti gözlerimi, uzandığım yerden kalkıp baktım; bizimkiydi. kalktım, dizlerim uyuşmuştu, üşümüştüm, koştum.. o kadar hızlı koştum ki.. 14 yaşındaydım. annem çıktı ilk, ona sarıldım, hem de nasıl.. ağladım, o da ağladı. sonra babam çıkıverdi, ona sarıldım sımsıkı, keşke daha sıkı sarılsaymışım. sonra anneme döndü, şöyle dedi; "arabanın paspaslarını köyde unutmuşuz.."
o gece hayatımın önemli bir kısmını koparıp aldı benden, son defa sarıldım babama, 17'siydi ağustosun, 14 yaşındaydım..