saramadım sessiz gidişinin ağır yaralarını
varamadım aşkından öteye tükettim tüm yolları
anlamadın ki sevdamı harcadım da onca yılları
kaybettim ruhumu istemiyorum sana uyanan uykuları...
acın büyüdü içimde günbegün ve büyüdüm acınla dönmediğin hergün
kalbe zulüm bu sen değil hayalin gördüğüm...
vazgeçmedim seni sevmekten
ama vazgeçtim bu şehirden
ve vazgeçtim sana dair tüm düşlerimden
unutmanın imkansızlığına yanarak,
i̇çim kan ağlayarak gidiyorum...
i̇stanbul en güzeli değil artık şehirlerin
sensiz bu şehri,sensiz bu dünyayı sevmiyorum
yalnız yürüyorum seninle geçtiğim sokakları kalbimde bir kor
oysa bu hayat yolunu seninle bitirmekti tek dileğim
bilemezsin can bildiğim kabullenmek ne zor
alabildiğince uzaklara gitmek istiyorum
gidebildiğim en uzak yere
seninle geçtiğim sokakların olmadığı
sana benzeyen yüzlerin olamdığı bir yere
sığmıyorum dört duvar aralarına,sığmıyorum sokalara
şimdilerde beni boğar oldu bu şehir
sanki enkaz heryeri
senden kalan yıkıntılarımla gidiyorum...
sen bana uzak,vuslat sevdama uzak,yolların bana tuzak
sevdasını yüreğime sığdıramadığım yar söyle,
şimdi kime dokunur ellerin,kimi yakar akla zarar gözlerin
ve ben nasıl dindiririm tarifsiz acımı?
hala kulağımda sesin,aynalarda yüzün,
i̇çimde bitmeyen bir hüzün var
açlığım,susayışım sanadır yar
yokmu seni unutturacak bir diyar?
sen gibi değil kimse ve ben sevmedim kimseyi sen gibi
sevdasına ömrümü adadığım yar söyle
niye yüz çevirdin el gibi
aşkının hükmü ömrün sonuna kadar
seni sensiz yaşadım ama buraya kadar
gelmeyecekse vuslat nedendir bu vazgeçilmezlğin?
beni sana mecbur kılan nedir,
nedendir bu eşssizliğin?